Türkçe Yazılar

İktidar ‘AK', Patrikhane ‘Ekümenik'tir

[17 Hazian 2009 tarihli Star gazetesinde yayınlandı] Geçtiğimiz haftaların tartışma konularından biri iktidar partisinin ismiydi. Başbakan bu adın “Ak Parti” olduğunu, bunun yerine “AKP” diyenlerin “edepsizlik” ettiklerini ilan ederken, muhalefetten “hayır, biz size A-ke-pe diyeceğiz” tepkisi geldi. Bu, bir yandan incir çekirdeğini doldurmayan, ama öte yandan da bizdeki yaygın bir zihniyet sorununa işaret eden ilginç bir tartışma. Öncelikle Başbakan'ın “edepsizlik” suçlamasını aşırı bulduğumu söyleyeyim. Hüseyin Gülerce'nin Zaman'da söylediklerine katılıyorum: Başbakan “sakin, yumuşak bir üslûpla, partimizin gerçek adı budur, doğrusunun söylenmesi bizi memnun eder” deseydi, çok daha iyi olurdu. Ancak muhalefetin ve “muhalif medya”nın Ak Parti ismini kabul etmemekteki ısrarı gerçekten de yanlış. Bir partinin ismini, onu kuranlar ve yönetenler belirler. Bir genel başkan “benim partimin ismi budur” diyorsa, partisinin ismi odur. CHP'liler, yolsuzluk vak'alarına ve söylentilerine dayanarak “sizin nereniz ak” diye itiraz ediyor. İyi ama “ak” kelimesi partinin ismi, sıfatı değil ki... Eğer aynı mantık işletilirse, Cumhuriyet Halk Partisi'nin ismine de kolaylıkla muhalefet edilebilir. “Sizin halkla ne işiniz var kardeşim; ‘halka rağmen' yola çıkmış düpedüz ‘devlet partisi'siniz” denebilir. Aynı şekilde İşçi Partisi'nin de işçilerden çok darbecileri temsil ettiği, Genç Parti'ye “Yeni Faşist Parti” demenin daha uygun düşeceği gibi yorumlar yapmak da mümkün. Ama madem adamlar partilerinin isimlerini öyle uygun görmüşler, bize de onları öyle kullanmak düşüyor. Fakat başta dediğim gibi bu konuda bizde çok yaygın bir zihniyet sorunu var. Başkalarının isimlerini belirleme hakkına sahip olduğumuz gibi tuhaf bir inanca sahibiz. Bu “kafa”daki devlet, oturup Anadolu'daki binlerce yer ismini değiştiriyor. Çocuklara hangi isimlerin verilip verilemeyeceğini kanunla belirliyor. Hepsinin özünde aynı dayatmacı zihniyet var. Bu zihniyetin en iyi ortaya çıktığı yerlerden biri de İstanbul'daki Ekümenik Patrikhane'nin ismi. Ben buraya Ekümenik Patrikhane diyorum, çünkü o kurum kendisine o adı veriyor. Ama “evrensel” anlamına gelen bu “ekümenik” lafını sevmeyen, bunu yeterince “milli” bulmayan, onun için de “Fener Rum Patrikhanesi” diyerek bu kurumu yerelleştirmeye çalışanlar var. Bu iş hukuki olarak da kayda bağlanmış durumda. Yargıtay'ın 2007 tarihli kararı Patrikhane'nin “ekümenik” olamayacağına hükmediyor. İyi de Yargıtay ne anlar ki Hıristiyan ilahiyatından? Anlasa bile hangi yetkiyle bir dini kuruma “sizin isminiz şu değil bu olmalı” diyebilir? Yetki derken şu veya bu kanunda yazılı bir hükmü kastetmiyorum. Devletimiz böyle otoriter kanun maddelerini ve ilgili içtihatları bolca üretmiştir bugüne dek. Kastım, hangi ilkeye dayanıldığı. Bu ilkenin “laiklik” olmadığı belli, çünkü laiklik devlet ile din kurumunun ayrılması demek, burada ise devletin din kurumuna “musallat olması” söz konusu. Aynı ilkenin hürriyet, adalet yahut demokrasi olmadığı da ortada. Ne olduğu açık aslında: Resmi ve sivil “cumhuriyet seçkinleri”nin hemen her tutumunda ortaya çıkan otoriterlik. Ak Parti, kendisi bu otoriterliğe boyun eğmediği gibi, toplumun başka kesimlerini de ondan korumalı. Kendisi için haklı olarak istediği saygı ve kabulü başkaları için de istemeli. Hz. Adem'in insanlığı, varlıkların isimlerini öğrenmesiyle başlamıştı. Bugün de demokrasi, varlıkların, insanların ve kurumların isimlerini öğrenip tanımakla başlıyor.
All for Joomla All for Webmasters