Türkçe Yazılar

Generallere Açık Mektup

[15 Haziran 2009 tarihli Star gazetesinde yayınlandı] Muhterem paşalar, Umarım afiyettesinizdir. Biliyorsunuz, şu aralar gündemde epey tatsız bir mevzu var. Taraf gazetesinin yayınladığı bir belge, sizin Genelkurmay'da çalışan bir albayın “irticaya karşı savaşmak” için türlü komplolar planladığını gösteriyor. Belge gerçek mi, değil mi, bilemiyoruz. Ama başka meslektaşlarınızın daha önce ne “andıç”lar kotardığını bildiğimiz için, biz medya mensuplarının çoğuna pek ikna edici geliyor. Eğer yanılıyor isek, lütfen bize söyleyin, bu belgenin neyin nesi olduğuna dair bize bir fikir verin. Ama meselemiz bu belgeden çok daha büyük. Çünkü o belgede ayyuka çıkan “psikolojik savaş”, toplumun bir kesiminin TSK tarafından “iç düşman” olarak algılanışının doğal bir sonucu gibi duruyor. Bu algıyı siz de zaten açığa vuruyorsunuz yeri geldiğinde. Basın toplantılarınızda “karşı taraf”tan söz ediyor, “cemaat”leri ve özellikle bir tanesini hedef gösteriyor, oraya yakın gördüğünüz medya organlarına “akreditasyon” vermiyorsunuz. Bu durumda ne oluyor, farkında mısınız? Siz, toplumun tümünün değil, bir kısmının ordusu olarak algılanmaya başlıyorsunuz. Böyle ordulara ne denir, farkında mısınız? Ordu denmez, milis denir. Mesela Lübnan'da Hizbullah var ya; tüm Lübnan halkını değil sadece Şiiler'i korumak için kurulmuş bir askeri örgüt. “Şiilerin milisi” yani. Türkiye'deki işler böyle devam ederse, bir süre sonra sizi de insanlar “laikçilerin milisi” diye algılamaya başlayabilir. (Hem de herkesin vergileri tarafından finanse ediliyor olmanıza rağmen!) Bu durumda da o hiç istemediğiniz “bölünme”nin âlâsı gerçekleşmiş olur. Biliyorum ki aslında sizin amacınız Anayasa'da tarif edilen Cumhuriyet'i korumak. “Laiklik karşıtı” çevreleri bundan ötürü hedef alıyorsunuz. Ama lütfen bir kez olsun kendinize sorun: Bu çevreler acaba gerçekten “laiklik karşıtı” mı, yoksa laikliğin Türkiye'ye mahsus ve modern dünyada eşi-benzeri görülmeyen otoriter bir yorumuna mı karşılar? Bakalım, ne yapıyor ve yapmışlar bu “laiklik karşıtları”? Hükümetin en “radikal” adımları, İmam-Hatip mezunlarının katsayı ayrımcılığına uğramaması ve başörtülülerin üniversiteye girebilmesi gibi konulardaki girişimler. Bunlar devletin niteliğini değiştirmekle değil, vatandaşların hak ve hürriyetlerini genişletmekle ilgili şeyler. Peki o hiç sevmediğiniz “cemaat” ne yapıyor? Medya yoluyla fikirlerini yayıyor, okullar açıp öğrenciler yetiştiriyor, bunlara da elbette kendi değerlerini aşılamaya çalışıyor. Demokratik bir toplumda dini cemaatler ne yapıyorsa onu yapıyor yani. Çünkü, gidin bakın, Batı ülkelerinde de Katolikler, Baptisler, Metodistler ve daha binlerce dini oluşum aynı işlerle meşgul. Zaten sizlerden, bu ülkedeki dar bir çevreden ve üç-beş fanatik “neo-con”dan başka dünyada hiç kimse ne hükümete ne de “cemaat”e bakıp “Türkiye'de laiklik elden gidiyor” diye düşünüyor. Dolayısıyla, diyorum ki, acaba biraz gereksiz yere evhamlanıyor olabilir misiniz? Bu soruyu lütfen yabana atmayın. Çünkü çok iyi biliyoruz ki siz daha önce başka bir konuda da fena halde evhamlanmış ve en meşru toplumsal talepleri bile “tehdit” olarak algılayıp yasaklayarak işleri çıkmaza sokmuştunuz. Hatırlayın, emekli meslektaşınız Aytaç Yalman bu konuda özeleştiride bulundu bir zaman önce. Ordunun Kürt sorununda eskiden çok dar düşündüğünü, “Kürt yoktur” diye eğitildiği için “sosyal istekleri bile yıkıcı faaliyetler kapsamında gördüğünü”, bu yüzden “dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek, kültürünü yaşamak” gibi meşru talepleri bile bastırdığını söyledi. Şimdi lütfen elinizi vicdanınıza koyup bir düşünün: Otoriter milliyetçilik anlayışı yüzünden geçmişte Kürt sorununda yanılmış iseniz, bugün de otoriter laiklik anlayışı yüzünden “din sorunu”nda yanılıyor olamaz mısınız? Bugün de meşru toplumsal talepleri “yıkıcı faaliyetler kapsamında görüp” ülkeye sebepsiz gerilimler yaşatıyor olmayasınız sakın? Lütfen düşünün. Yoksa, yirmi sene sonra bir emekli general daha çıkıp, “biz ‘her türlü dini talep ve hareket irticadır' diye eğitildiğimiz için topluma karşı psikolojik harekatlar düzenliyorduk, hata ettik” diye günah çıkarabilir. Ama geçen zaman zarfında milyonlarca vatandaş mağdur edilmiş ve ülke sebepsiz yere örselenmiş olur. Yazık olmaz mı?
All for Joomla All for Webmasters