Emperyalizmin Yeni Oyunu Mu?
[29 Nisan 2009 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
Amerikan Başkanı Barack Obama'nın “1915 olayları”nı “Büyük Felaket” olarak tanımlaması, bizde yoğun tepkilere neden oldu. Bu tepkiler arasında makul olan var, olmayan var. Örneğin Cumhurbaşkanı Gül'ün dile getirdiği “Türklerin acısı da paylaşılmalı” yaklaşımı, makul. Çünkü Harb-i Umumi sırasında Anadolu'da yaşanan facia, gerçekten de iki taraflı bir acıya karşılık geliyor: Ermenileri daha fazla vurduğu kesin, ama Müslüman (Türk ve Kürt) tarafında da büyük bir trajedi var.
Makul olmayan tepki, Obama'nın sözlerini ve genel olarak dünyadaki “1915 algısı”nı “Türkiye'ye karşı tezgahlanan emperyalist bir oyun” olarak yorumlamak. Ondan sonra da Obama'yı veya aynı konuyu ele alan bir başkasını “hain emeller” peşinde koşmakla suçlamak...
Bu yaklaşım neden mi makul değil?
Bizim “1915 olayları” konusundaki algımızın genel-geçer bir doğru olduğu, bu apaçık hakikati kabul etmeyenlerin de sadece art niyetle hareket ettikleri gibi yanlış bir varsayıma dayanıyor da ondan...
Oysa dünyanın büyük bölümü, özellikle de Batı, 1915'i gerçekten de Türkiye'deki ortalama görüşten çok daha farklı algılıyor. Bunun da anlaşılır sebepleri var: Öncelikle Ermeniler, dini ve kültürel açıdan Batı'ya daha yakınlar. Dolayısıyla “insanlar kendilerine yakın olanların acısını daha çok görür ve hisseder” kuralı burada da işliyor. Dahası, 1915'teki savaş şartlarından kaynaklanan tek yanlı bir hafıza var: O sırada Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere, Fransa ve Amerika ile resmen savaş halindeydi. Dolayısıyla bu ülkelerin “savaş propagandası” sadece Türkler eliyle yapılan kötülükleri gördü, Türkler'e yapılanları görmedi. Daha sonrasında da Batı'ya göçen Ermeniler yaşadıkları “Büyük Felaket”i akademik literatüre ve popüler kültüre iyi işlediler. Türkiye'nin onyıllarca tutturduğu “ne soykırımı, asıl biz soykırıma uğradık” şeklindeki irrasyonel söylem de fayda değil zarar getirdi.
Zaten “Kürt yoktur, dağ Türkü vardır” gibi tezleri oturup ciddi ciddi savunmuş bir ülkenin akıl sağlığına kim ne diye fazla itibar edecekti ki?
Dolayısıyla standart bir Amerikalı'nın 1915'i “Ermeni Soykırımı” olarak bilmemesi için pek bir sebep yok. Obama'nın samimi kanaatinin o yönde olduğunu da herkes biliyor. Zaten Türkiye'ye geldiği sırada da bunu ima etti.
Durum bu iken yaptığı resmi açıklamada hukuki bir anlam ifade eden “soykırım” sözcüğünü yine de kullanmamış olması, Türkiye'ye yapılan siyasi bir jest olarak görülmelidir. Zaten tam da bu yüzden ABD'deki Ermeni lobisi hiç memnun kalmadı Obama'nın sözlerinden.
Bundan sonra da bu konuda yapmamız gereken, “1915 olayları”nı farklı değerlendirdikleri için dünyaya kızmak, köpürmek ve sonra da “herkes bize düşman” paranoyasına kapılıp içimize kapanmak değil. Zaten hep öyle yaptığımız için bu meselede köşeye sıkışmış durumdayız.
Yapmamız gereken, Ermeniler'in yaşadığı ve adına ne derseniz deyin gerçekten de bir “büyük felaket”e karşılık gelen acıyı anlamak, paylaşmak, buna karşı umursamaz olmadığımızı göstermek, ancak madalyonun öteki yüzünü de dünyaya anlatmaktır. Bu da içeri kapanarak değil, bilakis dışa açılarak olur.
Özellikle de Ermenistan'a açılıp, sınırı açarak...