Kuzey Kore'yi Tanıyalım (I)
[8 Haziran 2009 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
Yeryüzünün en tuhaf rejimlerinden birine sahip olan Kuzey Kore, şu aralar yeniden gündemde. Ülkeyi yöneten komünist dikta, geçenlerde “Hiroşima kadar büyük bir nükleer deneme” gerçekleştirdi. Nüfusun büyük bölümü açlık sınırında yaşam mücadelesi vermesine rağmen...
Peki nasıl bir rejim bu Kuzey Kore? Nasıl işliyor? Halkının nezdinde nasıl meşruiyet buluyor?
Bu soruların cevabını merak ettiğimden geçenlerde biri Koreli bir diğeri Amerikalı iki uzmanın (Kongdan Oh ve Ralph C. Hassig) yazdığı “North Korea Through the Looking Glass” (Aynada Kuzey Kore) adlı kitabı okudum. Öğrendiğim enteresan şeyler var, biraz anlatayım.
Putlaştırılmış lider
Yazarların da vurguladığı gibi Kuzey Kore rejiminin temelinde “putlaştırılmış lider” olgusu yatıyor. Bu lider, Japonlarla savaşarak ülkeyi işgalden kurtaran bir asker olan Kim İl Sung. Aslında adamın gerçek ismi Kim Song-Ju, ama diktatör olduktan sonra bu yüceltici ismi kazanıyor. Kendisine ayrıca “ulu ve iyiliksever önder, öğretmen, baba” anlamlarına gelen “Oboi Suryong” da deniyor.
Kim İl Sung'un heykelleri ve tabloları ülkenin dört bir tarafında. Tablolarda çoğunlukla boyu dağları aşan, başı bulutlara varan dev bir figür olarak resmediliyor. Bunlara karşı saygısızlık yapanlar, örneğin tozlanmalarına izin verenler, disiplin cezasına çarptırılıyor. Gazete veya dergilerdeki resimlerinin katlanması veya kıvrılması bile iyi karşılanmıyor.
Kim İl Sung'un sözleri ise, her işin özü, her meselenin başı sayılıyor. Oh ve Hassig'in vurguladığı gibi, “Kuzey Kore basınındaki makalelerin neredeyse hepsi, ‘Kim İl Sung'un dediği gibi' diye başlıyor. Konu ister dış politika isterse domuz tarımı olsun...” (s. 18) Rejim bazen ihtiyaç duyduğunda Kim İl Sung'un aslında söylemediği sözleri de ona atfedebiliyor; tüm meşruiyetin kaynağı o olduğu için.
Ülkenin resmi ideolojisi, Kim İl Sung'un ana hatlarını oluşturduğu “Kim İl Sungçuluk”. Bunun en önemli ilkesi de “juche.” Juche'nin iki temel sloganı var: “Tam bağımsızlık” ve “kendi kendine yeterlilik.” Anayasa'nin 3. maddesi, “Juche, halkın bağımsızlığını sağlayan devrimsel bir ilkedir” diye yazıyor. Rejim öyle bir propaganda yürütüyor ki, kitleler “juchesiz bir insanın değersiz, juchesiz bir ülkenin sömürge” olduğuna inanıyorlar. Bu sayede toplumun dış dünyadan tümüyle izole edilmesi ve resmi ideolojiye tutunması sağlanıyor.
‘Bilimsel ve Tam Bağımsız'
Resmi metinlerde juche'nin “tümüyle bilimsel bir ilke olduğu” da özellikle vurgulanıyor. Dahası bu ideolojinin “hümanist” bir temeli de var. Kuzey Kore haber ajansı, juche'nin ilkelerini açıklarken “insan her şeyin efendisidir ve her şeye karar verir” diyor. İdeolojinin amacının da “insanların her türlü sömürü ve baskıdan kurtarıldığı, bağımsız ve yaratıcı bir hayat sürdükleri bir toplum yaratmak” olduğu müjdeleniyor.
Ama burada kritik bir detay var: İnsanların kendi kararlarını veren birer “efendi” olabilmeleri için öncelikle juche'yi iyice anlayıp özümsemeleri gerekiyor. Bu da öyle kolay bir şey değil. Çünkü juche, “yongsaeng pulmyol ui chili”, yani anlaşılması epey zor olan bir “ebedi hakikat”!
İşte bu yüzden toplumun ülkeyi yöneten dikta rejiminin “yol göstericiliğine” ihtiyacı var. Bu yol göstericiliğin kesintiye uğramaması için de ülkenin “emperyalistlerden ve onların ajanlarından” korunması gerekiyor. Bu da yine “tam bağımsızlık” ile mümkün!
Oh ve Hassig, püf noktayı şöyle özetliyorlar:
“Kuzey Kore metinlerinde hürriyet kavramı ile kastedilen şey, bireysel özgürlük değil ulusal bağımsızlıktır. Bu da ancak tüm halkın partinin yol göstericiliği altında kenetlenmesi ile sağlanabilir.” (s. 21)
Nasıl, bir yerlerden tanıdık geliyor mu?
Çarşamba devam edelim....