Türkiye, Hamas Ve Obama
[30 Mart 2009 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
Siz bu satırları okurken yerel seçim sonuçları şekillenmiş olacak. Ama ben aynı satırları yazarken henüz hiçbir şey belli değildi. Bu yüzden Türkiye'nin yakın geleceğini etkilemesi muhtemel olan bu "iç dinamik" yerine, neredeyse aynı derecede önemli bir "dış dinamiği" ele alayım dedim. Bunun merkezinde de Türkiye'nin başta Hamas olmak üzere Ortadoğu'daki radikal aktörlerle olan diyaloğu var.
Bu "Hamas bağlantısı"nın çok tartışmalı olduğunu biliyoruz. Örgütün Şam merkezli lideri Halid Meşal'in 2005 yılındaki Gazze seçimlerinin hemen ardından Ankara'ya davet edilmesiyle başlamıştı rahatsızlık. Sadece İsrail ve "Bush Amerikası" değil, Türkiye'deki dış politika yorumcularının epey bir bölümü de bu işe ateş püskürmüştü. Daha sonraki dönemde de "Hamas bağlantısı" örnek gösterilerek "Akepe hükümetinin Türkiye'nin rotasını Batı'dan Doğu'ya kaydırdığı" söylendi durdu. (Ne ilginçtir ki aynı hükümet aynı anda Amerikan kuklası ve Siyonizm hempası olmakla da suçlanıyordu. Türkiye burası; her türlü tutarsızlık mümkün.)
"Hamas bağlantısı" en son da İsrail'in Gazze katliamı sırasında gündeme geldi: Türkiye'nin İsrail'e gösterdiği tepki, Davos olayı, "monşer" tartışması, vs. Bütün bunları hepimiz biliyoruz.
Ancak bazılarımızın o kadar iyi bilmediği ya da göremediği bir şey daha var: İktidarının ikinci ayını yeni dolduran Başkan Obama, selefinden epey farklı. Washington'ın son 8 yıldır sadece tehdit yağdırdığı aktörlerle konuşmak niyetinde. Siyahi Başkan'ın önceki hafta Nevruz vesilesiyle yayınladığı, "İran halkına" övgüler yağdıran ve “İran İslam Cumhuriyeti liderlerine" zeytin dalı uzatan mesajı, bunun çarpıcı bir örneğiydi.
Obama'nın bu "açılım" siyaseti, İran'la sınırlı kalacak gibi de görünmüyor. Ufukta Hamas ile de bir şekilde diyalog gözüküyor.
ABD'nin en etkili gazetesi olan New York Times'in köşe yazarı Roger Cohen, geçen Perşembe günkü "Barışın Yakıcı Aciliyeti" başlıklı makalesinde bu konuda önemli şeyler yazdı. Buna göre aralarında Brzezinski ve Scowcroft gibi büyük isimlerin yer aldığı ve Obama'nın itibar ettiği on eski Amerikalı diplomat, "ABD'nin Ortadoğu'daki Barış Yapıcılığı Üzerinde Tarafsız Açıklama" başlıklı bir metin hazırlamışlar. Metinde ABD'nin Bush döneminde bölgeyi boşlayan ve sadece "İsrail ne eylerse güzel eyler" diyen politikasının büyük bir fiyasko olduğu, barış treninin kaçırılmaması için acilen politika değişikliği gerektiği belirtiliyormuş.
Peki neymiş politika değişikliği? Öncelikle İsrail'in işgal ettikleri topraklardan çekilmeye zorlanması. Ve bu arada "Hamas'a karşı daha pragmatik bir yaklaşım geliştirilmesi."
Bu "pragmatik yaklaşım"ın detayları da şöyle:
"Amerika'nın hedefini, Hamas'ı dışlamak yerine onun tavrını değiştirmeye odaklamak... Hamas içindeki ılımlı unsurların ağır basabilmesi için örgüte bir takım kazanımlar sunmak... Ve, Hamas ile diyalog kurup bu grubun görüşlerinin belirginleşmesi ve davranışlarının test edilmesi imkanı sağlayacak diğer güçleri caydırmaya çalışmaktan vazgeçmek.”
Bu son cümleyi şöyle de “tefsir” edebilirsiniz: “Eğer başka ülkeler Hamas ile görüşüp onu daha ılımlı bir çizgiye ikna etmek istiyorlarsa, Amerika bundan memnun olmalıdır.”
Peki kim var dersiniz Hamas ile görüşen, bu örgütün güvenini kazanan ve ona barış sürecine dahil olma telkininde bulunan? En başta Türkiye hükümeti ve hariciyesi!
Kıssadan hisse: Obama'nın ikinci yurtdışı seyahatini Türkiye'ye yapacak olması boşuna değil. Türkiye'nin “soft power” yoluyla tüm bölgeye barış ve istikrar yayan büyük bir güç olma hedefi de, bizdeki bazı “müzmin kötümser”lerin sandığının aksine, hayalperestlik değil...
NOT: BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının vefatına çok üzüldüm. “Muhsin Başkan”la hiç tanışma fırsatım olmadı; ama merhumun son derece dürüst, ahlaklı ve ilkeli bir insan olduğunu biliyordum. Allah rahmet eylesin, yakınlarına ve sevenlerine sabır ve metanet versin.