Obama'dan Siyaset Dersleri
[5 Kasım 2008 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
WASHINGTON - ABD'nin Demokrat başkan adayı Barack Obama, seçim kampanyasının son gecesinde Virginia eyaletinin Manassas kentinde düzenlenen dev bir mitingte konuştu. Onu dinleyen 80 bin kişi arasında ben de vardım.
Manassas, başkent Washington'ın yaklaşık 50 km güneyinde. Dolayısıyla buraya gelmek yoğun trafikte bile en fazla 1 saatlik bir iş. Ama Pazartesi akşamı bu yol tam 5 saat sürdü. Çünkü siyahi liderin "değişim" vaadine inanan Amerikalılar onu seçimden önceki son gece desteklemek için yollara dökülmüştü.
Ancak Obama'yı sevmeyenler de vardı panayırı andıran dev miting meydanında. Kanlı bebek cesetlerinin ürkütücü fotoğraflarını taşıyan bir grup gösterici şöyle bir pankart tutuyordu: "Obama'ya oy vermek, çocuk cinayetlerine oy vermektir." Bunlar, kürtaj karşıtı muhafazakâr Hıristiyanlardı.
Kürtaj, ABD'deki "kültür savaşı"nın en yakıcı cephelerinden biri. Bizde "türban" nasıl derin bir çatışma konusuysa burada da kürtaj öyle. Muhalifleri bunu "bebek cinayeti" olarak algılıyor. Taraftarları ise "kadının kendi bedeninde üzerindeki özerkliği" argümanını kullanıyor. Kürtaj, Yüksek Mahkeme'nin 1973 yılında aldığı ünlü "Roe V. Wade" kararından bu yana ülkede serbest. Ama Hıristiyan ilahiyatınca "ceninin anne rahmine düşmesiyle birlikte hayatın başladığına” inanan muhafakârlar, yargının bu kararla cinayeti meşrulaştırdığını düşünüyor ve durumu geri çevirmeye çalışıyorlar.
Bu konuda genel olarak Cumhuriyetçiler "yaşam"dan Demokratlar da "seçim"den yana oldukları için sözünü ettiğim göstericiler belli ki Obama'yı düşman belleyip onu protesto etmeye soyunmuşlar. Burada tabii enteresan olan nokta, bir siyasi parti mitinginin yanıbaşında o partinin liderini "katil" diye yaftalayan bir gösterinin yapılabilmesi ve buna kimsenin ses çıkarmaması. Aynı olay Türkiye'de yaşansa kimbilir neler olur, bir düşünün. Demokratik olgunluk seviyemizi oradan ölçün.
Aslında Obama geçenlerde "hayatın hangi aşamada başladığı gibi felsefi bir kararın kendi otoritesini çok aştığını" söyleyerek ılımlı ve mütevazi bir üslup kullandı. Pazartesi gecesi Manassas'ta söyledikleri de aynı üslubu yansıtıyordu. Rakibi John McCain'i eleştirdi, ama bir yandan da onun bazı vasıflarını ve tutumlarını, örneğin işkenceye karşı çıkmasını takdir ettiğini de sözlerine ekledi.
Yine bir düşünün: böylesi bir "yiğidi öldür, hakkını ver" tavrına Türk siyasetinde ne kadar rastlıyoruz?
Obama'nın söyleminin bir diğer kayda değer yönü ezber bozucu ve vizyon getirici olması. Mesela Amerikalılar devletin rolünün "küçük" mü "büyük" mü olması gerektiğini uzun zamandır tartışırlar. "Bu eski bir tartışma" diyen Obama ekledi: "İhtiyacımız küçük ya da büyük değil, akıllı ve efektif devlet."
Bir başka bahiste de kendini dinleyen onbinlere şöyle dedi: "İdeolojilerin değil aklın gerektirdiğini yapacağız."
Bu bir kaç cümlelik sloganlar aslında önemli siyasi yaklaşımlara karşılık geliyor. Eğer altları doldurulur ve dahası hayata geçililirse, ABD'de önemli bir “siyasi devrim” yaratabilir.
Ben bu satırları yazarken seçimler hala sürüyordu. Siz okurken sonuçları belli olmuş olacak. “Devrim”in yolu açıldı mı, açılmadı mı, göreceğiz. Bakalım, ne olacak...