Ergenekon: Kendi Hapiste Fikri Kapatma Davasında
[21 Temmuz 2008 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
Ergenekon soruşturması kapsamındaki 48'i tutuklu 86 sanık neyle suçlanıyor? Terör eylemleri, ajitasyon ve propaganda yoluyla ülkeyi bir askeri darbenin eşiğine getirmeye çalışmakla...
Peki niçin istiyorlar askeri darbeyi? AK Parti hükümetini devirmek için elbette. Bu hükümetin “vatanı sattığına”, “emperyalizm”le aşık attığına, Cumhuriyet'i tehdit ettiğine inanıyorlar.
Peki bu düşünce sadece Ergenekoncular'a mı ait? Hayır... Tam tersine, Türkiye'deki ulusalcı-laikçi cephenin söylemi tam da bu. Malum, söz konusu cephenin koskoca bir medya boyutu var. İşçi Partisi ve CHP gibi siyasi organizasyonları ve aslında pek sivil olmayan “sivil toplum kuruluşları” da mevcut. Dar bir “çete” olan Ergenekon'un, çok daha geniş olan bu ulusalcı-laikçi cepheden farkı, ülkeyi “AKP'den kurtarmak” için siyasi ve fikri mücadele boyutunu aşıp illegal yöntemlere el atması. Bir başka deyişle, Ergenekon dediğimiz şey, ulusalcı-laikçi cephenin illegaliteye kaymış olan kanadından ibaret.
Peki bu cephenin bir de “hukuki” kanadı var mı?
Bana var gibi geliyor. Yargıtay Başsavcısı'nın AK Parti'nin kapatılması istemiyle hazırladığı iddianameyi okuyunca, bu izlenime kapılmaktan alıkoyamıyorum kendimi. Çünkü AK Parti'nin vatanı sattığı, emperyalizmle aşık attığı ve Cumhuriyet'i tehdit ettiği yönündeki “Ergenekon ideolojisi”, iddianamenin de ruhunu oluşturuyor. Zaten sayın başsavcı da, aynı Ergenekoncular gibi, AK Parti hükümetinin düşürülmesini, yani aslında bir darbe yapılmasını istiyor. Ancak Ergenekon'un hedeflediği darbe illegal; diğerisi ise tümüyle legal. Fark burada.
Bu ise Ergenekon soruşturmasının önemini biraz azaltıyor. Çünkü eğer bu soruşturma sonucunda bir darbe teşebbüsü deşifre edilse ve böylece Türk demokrasisi korunmuş olsa bile, tehlike ortadan kalkmış olmayacak. Eğer kapatma davası kapatma kararı ile sonuçlanırsa, Ergenekon'un istediği hedefe başka yoldan varılmış olacak. Eminim o zaman Ergenekoncu sanıklar hapishane avlusunda volta atarken “biz hapisteyiz, ama fikrimiz Anayasa Mahkemesi'nde” diye teselli bulup rahat bir nefes alacaklardır.
Dolayısıyla Türk demokrasisinin korunması, Ergenekon soruşturmasına bakan hakimler kadar, hatta onlardan çok, Anayasa Mahkemesi üyelerinin vereceği karara bağlı. Acaba sayın üyeler, raportör Osman Can'ın işaret ettiği “hak ve hukuk” yolununu mu seçecekler? Yoksa “Atatürk ilke ve devrimleri” ambalajıyla pazarlanan ulusalcı-laikçi ideolojiye hizmet etmeyi mi tercih edecekler? Bugün önümüzdeki en büyük soru bu...
Bir başka deyişle, Ergenekon soruşturması ve kapatma davası arasında anlam itibarıyle bir ilişki var. Her ikisi de Türk demokrasisi için birer sınav.
Peki ama acaba bu iki dava arasında sadece anlam ilişkisi değil, daha somut bir irtibat da olabilir mi? Başta CHP olmak üzere laikçi-ulusalcı cephe bir süredir bunu iddia ediyor ve Ergenekon soruşturmasının “kapatma davasının rövanşı” olduğunu ileri sürüyor. Oysa eğer ortada bir “rövanş” ilişkisi aranacaksa (ki bu bir spekülasyondan ibaret) bunu tam aksi yönde kurmak lazım. Malum, Ergenekon soruşturması kapatma davasından dokuz ay önce başladı...
Türkiye'yi tüm bu “Bizans oyunları”dan kurtarmak, dediğim gibi, Anayasa Mahkemesi üyelerinin elinde. Eğer “kapatma” talebini reddederlerse, tarihe adil ve demokrat hakimler olacak geçecekler. Eğer aksi yönde karar verirlerse, eminim gelecekte birileri şöyle yazacaktır: “Otoriter rejim, seçilmiş hükümete sağ gösterip sol vurdu. İllegal darbeyi gösterip, legal olanını indirdi...”