Küresel Kriz İlahi Uyarı Mı?
[15 Ekim 2008 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
ABD'de başlayıp dünyaya yayılan finansal kriz karşısında herkes meşrebince bir yorum getiriyor. Kanımca bunların en sakili sosyalistlerinki. İkide bir “Marx haklı çıktı” deyip duruyorlar. Zaten son yüz yıldır serbest piyasa ne zaman kriz geçirse Marksistler heyecanlanır ve bu yorumu yapar. Oysa Marx'ın haklı çıkması için, karşı çıktığı sistemin aksaklıklarından çok daha fazlasına ihtiyacı var. Alman düşünürün doğrulanması için kurguladığı sosyalist sistemin işlediğinin ispatı gerekiyor. Oysa sosyalist sistem, her nerede uygulandıysa, insanlığa sadece sefalet ve esaret getirdi.
Gerçekte kapitalist sistemdeki kriz, “kapitalizmin sonu” anlamına gelmiyor. Bugünkü krizden çok daha derin olan 1929'daki Büyük Buhran bile “kapitalizmin sonu”nu getirmemiş, sadece ünlü iktisatçı Keynes'in gerektiğinde devlet müdahalesini öngören çözümlerine yol açmıştı. Bugün de aynı şey olacak; devletin gerektiğinde piyasaya müdahale ettiği ve edeceği onaylanacak. Ama özel mülkiyet, serbest ticaret ve girişim özgürlüğüne dayanan liberal ekonomi devam edecek.
Bu, kuşkusuz mükemmel bir sistem değil. Başta “eşitsizlik” olmak üzere insanlığa getirdiği ağır maliyetler var. Fakat Churchill'in demokrasi için söylediği şey, liberal ekonomi için de geçerli: “Çok kötü bir sistemdir, ama alternatiflerinden daha iyidir.”
Bu nedenle liberal ekonominin zararlarına çözüm ararken sistemin dışında değil, içinde düşünmek gerekir. Sistemin içindeki önlemlerin bir kısmı kuşkusuz “teknik” çözümlerdir; devletin rolü, kanunlar, düzenlemeler gibi. Ama bir de liberal ekonominin temel aktörü olan “birey” ve onu biçimlendiren “kültür” ve “ahlak” vardır.
Ben, dindarların “dini sosyalizm” gibi çıkmaz sokaklarda dolaşmaktansa, işte bu kültür ve ahlak boyutuna odaklanmaları gerektiğine inanıyorum. Kapitalizme yönelik eleştirileri, sosyalistlerinki gibi “sistemsel” değil, aşırı hırs, tüketim tutkusu, bencillik, maddecilik gibi ahlaki problemlere yönelik olmalı.
Bu nedenle Papa XVI. Benedict'in, “yaşanan kriz, maddiyata bel bağlamanın yanlışlığını ortaya koydu” şeklindeki yorumunu önemsedim. Ancak Papa'nın sözlerinde tartışmalı bir nokta vardı ki, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile Viyana Kardinali Christoph Schönborn arasında önceki gün yapılan görüşmede de gündeme gelmiş. Papa'nın “küresel kriz, ilahi uyarıdır” şeklindeki yorumu üzerine, Prof. Bardakoğlu şöyle demiş:
“Bunu biz bir ilahi ceza olarak algılamak yerine, insanoğlunun maddi unsurlar ve aşırı dünyevileşme üzerine kurduğu sistemin zaman zaman kendini cezalandırması olarak, yani insanın kendi eliyle ürettiklerinin yine kendine dönmesi olarak görebiliriz.”
Dikkat ederseniz burada her ikisi de dini olan iki farklı görüş var: Papa'nın sözünden, ekonomiye “ilahi bir müdahale” olduğu anlamı çıkıyor. Prof. Bardakoğlu ise, ekonomik sistemin kendi kendine işlediğini, ancak buradan ilahi bir ders çıkarmak gerektiğini söylüyor.
Benzer bir fark, doğa olayları yorumlanırken de ortaya çıkar: Bazı dindarlara göre belirli bir yerde deprem olması, doğa kanunlarının dışında bir “ilahi müdahale” göstergesidir. (“7.4 yetmedi mi” sorusu da buradan gelir.) Oysa diğer görüşe göre, doğa olayları, doğa kanunlarına göre “kendiliğinden” gerçekleşir; ama tüm bu sistemin temelinde bir ilahi amaç ve anlam vardır. Doğa kanunları da zaten ilahi iradenin yansımasıdır.
Ben, bu konuda Sayın Bardakoğlu'na katılıyor, küresel krizin “insan yapımı” olduğunu düşünüyorum. Ama buradan “dünya hayatının geçiciliği” ve “insan mutluluğunu sadece maddiyata dayandırmanın yanlışlığı” gibi dersler çıkarmak mümkün. Ve dahası gerekli de...