Ateist Türk Olur
[7 Mayıs 2008 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
Şair ve yazar İsmet Özel'in Akşam gazetesinden Nagehan Alçı'ya verdiği söyleşi, geçen haftalarda yankı buldu. Özel, özetle, “Ateist Türk olmaz” diyor ve her Türk'ün Müslüman olması gerektiğini, Müslüman olmayanın Türk'ten sayılmayacağını ileri sürüyordu.
Oysa kimlik çok hassas bir meseledir ve bu konuda böylesine genelleyici ve kestirme iddialar savurmak da her zaman yanıltıcıdır. Aslında kimlik, her insanın kendi başına geliştirdiği ve tanımladığı bir şey olduğu için, “falanca Türk sayılır, filanca sayılmaz” gibi kategoriler dayatmak, sadece yanlış değil aynı zamanda kırıcı ve dışlayıcıdır.
Özel'in işaret ettiği Müslümanlık-Türklük bağlantısı, toplumsal düzeyde elbette geçerli. İslamiyet'in Türkiye'nin “çimentosu” olduğunu ben de bu köşede ifade ettim. Bugün Türkiye'deki ana etnik grup olan Türkler'in diğer Müslüman etnik gruplarla büyük ölçüde kaynaşmış olmasında, dinin sağladığı ortak zeminin büyük rolü vardır. Bu zemin olmasa bugün Türkiye çok daha bölünmüş, parçalanmış bir toplum olurdu.
Ama bu sosyolojik realiteden, “ben Türküm diyen herkes Müslüman olmak zorundadır” gibi despot bir sonuç da çıkarılamaz. Kendini Türkiye'ye vatandaşlık bağıyla bağlayan herkes hukuken Türk olduğu gibi, “kendini Türk hisseden” herkes de kültürel açıdan Türk'tür. İster ateist olsun, ister Hıristiyan, isterse de Yahudi veya “Mecusi”.
İsmet Özel, Ermeni, Rum veya Yahudi gibi gayrimüslim vatandaşların Lozan'da “azınlık” olarak tanındığına haklı olarak işaret ediyor. Bu vatandaşlarımız, dinlerinin yanında özgün bir dil ve kültüre de sahip oldukları için belki gerçekten de “azınlık” sayılmalıydılar. Bu, Osmanlı'daki “millet sistemi”nin de devamıydı bir anlamda. Ama toplum dinamik bir şey ve giderek değişiyor. Bugün eski cemaat duvarları epey incelmiş durumda. Acaba hala kaç Musevi Ladino konuşuyor? Dahası bugün Müslüman ana-babadan doğmuş, anadili Türkçe olan, “Türkü” dinleyen, ama din değiştirerek Hıristiyanlığı seçmiş vatandaşlarımız var. Onları ne yapacaksınız? “Yabancı” diye ötekileştirecek misiniz? Malatya katliamı gibi korkunç vahşetlerin kökeninde bu zihniyet yatmıyor mu?
Söz konusu “ben Türk'e Türk demem Müslüman olmayınca” mantığına, hak ve özgürlükler adına karşı çıkmak gerektiği gibi, aslında İslamiyet adına da muhalefet etmek gerek. Çünkü bu yaklaşımdan, “Müslüman kalmalısınız, çünkü Türklük onu gerektirir” gibi bir anlam çıkıyor. Oysa insanlar Türklük, Araplık ve başka herhangi bir dünyevi kimlik öyle gerektirdiği için değil, “iman ettikleri” için Müslüman olmalıdır. İyi Müslüman olmanın kriteri, İsmet Özel'in dediği gibi “kafirle çatışmayı göze almak” değil, Allah'a, kitaplarına, peygamberlerine ve “amentü”deki diğer esaslara inanmaktır.
Bir başka deyişle, İslamiyet elbette Türkiye'deki “milletleşme” sürecine çok önemli bir zemin sağlamıştır; ama İslamiyet'i tanımlayan şey bu “dünyevi” işlevi değildir. Dahası İslamiyet, gerektiğinde, yani kendi ahlaki esaslarına aykırı düştüğü noktada, bu “milletleşme” sürecinin aşırılıklarına karşı koyabilir. Örneğin birileri “homojen millet” yaratma sevdasıyla gayrimüslim vatandaşların haklarına ve hatta canlarına el uzatırsa, buna ilk karşı koyacaklar dindar Müslümanlar olmalıdır.
Bakın size bir örnek: Bugün dünyada Araplar kadar İslam'la birlikte anılan bir başka millet yok gibi. Ama yüzyıllardır “Hıristiyan Araplar” diye de bir olgu var. Bunlardan biri olan Mısırlı Hıristiyan Butros Gali, hatırlarsınız, Birleşmiş Milletler genel sekreteri bile olmuştu.
Hıristiyan Arap oluyorsa, Hıristiyan veya ateist Türk niye olmasın? Böylesi farklılıklar bizim için “tehdit” değil, zenginlik olacaktır.