Müslümanın ‘Ortaçağlı'sı Makbuldür
[26 Kasım 2007 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
Son dönemde yeni bir furya çıktı. İslam'a karşı herhangi bir yakınlık hissettiklerine dair hiç emare vermeyen “laik fundamentalistler”, AK Parti'yi İslami görünümlü suçlamalarla hedef almaya başladılar. Cumhuriyet'in başyazarı İlhan Selçuk, Türkiye'nin bir “faiz cenneti” olduğunu ileri sürdükten sonra, “Kuran'ı göre faiz haram, hadi o zaman yasaklayın” diye tutturdu. Böyle yapmayan hükümeti de ikiyüzlülük ve sahtekarlıkla suçladı.
Oysa aynı durum karşısında, “acaba, Kuran'da lanetlenen ‘riba' ile modern banka faizini ayrıştıran bir içtihat mı var” diye de sorulabilirdi. Ama hayır, İlhan Selçuk “içtihat kapısı kapanmış” bir İslam seviyor. Eski hükümlerdeki maksadı yeni şartlara göre yeniden anlayacak, böylece günümüzün gerçeklerine nüfuz edecek bir “modern Müslüman” kimliği görmeye dayanamıyor.
Hem “türban” kullanıp hem de şık giyinen genç kızlara köpürenler, veya “Müslümanın gözü parada olmaz” diyerek muhafazakar iş adamlarına gazaplananlar da aynı kafadalar. Onların zihnindeki ideal Müslüman, evinde oturan, hayata karışmayan, hele de modern ekonomi ve siyasetten hiç anlamayan donuk bir tip.
Üniversite okumak isteyen başörtülü genç kızlara karşı küplere binerken, “ninelerimizin” tesettürünü savunmaları da aynı sebepten. Ninelerimiz, insan içine pek çıkmayan, topluma katılmayan, kendi köşelerinde oturan insanlar. Dahası, Allah hepsine uzun ömür versin ama, çok da yaşamayacaklar. Bir zaman sonra tümüyle ortadan kalkacak “geçmiş”i temsil ediyorlar. Bu yüzden onların dindar olmasında sorun yok. Hatta öylesi daha da iyi. Ama “genç dimağlar”ın dini fikirlerle dolması; işte o kabul edilemez. Buna karşı devleti harekete geçirmek, ilerici kurumları seferber etmek, aymazlığa kapılmadan nöbetleşmek gerek.
Bütün bu histerinin sebebi ne biliyor musuz? “Modern Müslüman” profilinin bu çevrelerin “çağdaşlaşma” ezberini bozması. Onların şablonuna göre ortada bir “Ortaçağ karanlığı” var, bir de tunç siperi göğüsleriyle bunu yarmış, memleketi “aydınlıklara” çıkarmış kendileri. Kendilerine tabi olmayanlar mutlaka “karanlık”ta kalmalı, üstlerinden başlarından “gericilik” akmalı ki, bizim “çağdaşlaşmacılar”ın ne kadar parlak olduğunu dünya-alem görsün. Özellikle de Batılılar, “bak, aferin, bunlar da bizim gibi ileri insanlar, hem de kendi toplumlarındaki ilkellere göz açtırmıyorlar” desin.
Ama ne garip ki “modern Müslümanlar”, tüm bu ezberleri bozdukları gibi, “çağdaşlaşmacılar”ın “Aşil topuğu” olan “Batı bağlantısı”nı da ters-yüz etmiş durumdalar. Çünkü bu Müslümanlar, kendilerine “Batılılaşma” diye dayatılan şeyin, aslında Batı'nın çoktan geride bıraktığı kaba bir despotizm olduğunu fark ettiler. O yüzden de, bu köhne modeli “by-pass” edip, bugünün Batısı'nın sistemi olan liberal demokrasiye ve bunun adresi olan Avrupa Birliği'ne yöneldiler.
Durum böyle olunca da yüz yıllık “Batılılaşmacılar”, birden bire Batı düşmanı oluverdi. Dolayısıyla artık bir vizyonları da kalmadı. Denizleri tükendi. O anlı-şanlı Jakoben proje, iyice çaptan düştü. Sahiplerine geçmiş, mağdurlarına müjdeler olsun...