Malezyalılar Türkiye'yi İzliyor
[14 Kasım 2007 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
Geçen hafta sonu hiç umulmadık bir yerde, hiç umulmayacak bir topluluğa konuştum. Yer, İrlanda'nın başkenti Dublin, topluluk ise burada üniversite ve lisansüstü eğitimi gören Malezyalı Müslüman öğrencilerdi. Merkezi Kuala Lumpur'da kurulu olan, bir ayağı da Londra'da bulunan “Malaysian Think-Tank” (Malezya Düşünce Kuruluşu), bir dizi “İbn-i Haldun Semineri” organize etmişti ve ilk ele almak istedikleri konu da “Türkiye'de İslam ve Demokrasinin Uyumu” idi. Tam dört saat süren bir konuşma ve soru-cevap programıyla, demokrasinin, liberalizmin ve serbest piyasa ekonomisinin bizim ülkemizde nasıl geliştiğini ve İslam'la olan ilişkisinin nasıl kurulduğunu ele aldık.
İrlanda hakkında uzaktan da olsa bir şeyler bilirdim, ama bu ülkeye son yıllarda Müslüman ülkelerden, özellikle de Malezya'dan bir öğrenci akını olduğundan haberim yoktu. Bu küçük ada devletinin okulları, özellikle de Dublin'deki ünlü b, hem iyi eğitim verdiği hem de İngiltere'ye göre nispeten ucuz olduğu için bu cazibeyi yakalamış. Dört buçuk milyon nüfuslu İrlanda, zaten son 10-15 yılda büyük bir “ekonomik mucize” yaratmış, hızla büyüyor ve gelişiyor.
Trinity College'ın bahçesine girince, Fransız İhtilali'ni ve Jakobenizm'i şiddetle eleştirmiş, bunlara karşı “dinle ve gelenekle uyumlu modernleşme” fikrini savunmuş büyük siyasi düşünür Edmund Burke'ün heykeli ile karşılaşıyorsunuz. Burke'ün gölgesi altında neredeyse 72 milletten öğrenci dolaştığı gibi, rengarenk pardesüleri ve başörtüleri ile Malezyalı Müslüman kız talebeler de geziniyor.
Bu öğrenciler Anglo-Sakson dünyadaki politik sistemin başarısını ve nimetlerini görüyorlar, ancak bir Müslüman olarak bunu kendi inanç ve gelenekleri içinde nasıl yorumlamak gerektiğinden emin değiller. İşte bu noktada hepsinin dikkatini Türkiye çekiyor. Çünkü Türkiye, özellikle 2002'den bu yana, Müslüman kimliğe sahip insanların eliyle hızla demokratikleşiyor, özgürleşiyor, kalkınıyor, AB'ye yürüyor.
Konferansı organize eden Malaysian Think-Tank yöneticisi Wan Saiful Wan Jan, takdim konuşmasında tam da buna vurgu yaptı.
Öğrencilerden gelen soruların hemen hepsi, Namık Kemal ve diğer “Genç Osmanlılar”dan bu yana Osmanlı/Türk entelektüellerinin ele aldığı ve çözdüğü problemlerdi: Allah'ın sonsuz hakimiyeti ile “milli egemenlik” fikri nasıl bağdaşır? Laik hukuk, İslami bir perspektifle kabul edilebilir mi? İslam nasıl bir “iş ahlakı” öngörür? Ve daha nice mesele...
Malezyalılar bu soruların cevaplarını (hem de İrlanda'nın orta yerinde) Türkiye'ye bakarak ararken, bizim yakın süre önce yaşadığımız “Malezya çılgınlığı”na ne demeli? Bunu konferansın sonunda öğrencilere sordum. “Türkiye'de yeni bir Malezya merakı doğdu, haberiniz var mı” dedim. Büyük gazetelerimizin “Malezya olur muyuz” diye başlıklar attığını söyledim. Şaşırdılar. “Biz Türkiye'den örnekler çıkarmaya çalışıyoruz” dediler. “Türkiye'nin bizi örnek alacağı hiç aklımıza gelmemişti.”
Gerçekten de kolay kolay akla gelecek gibi değil. Böyle histerilere kapılmak için, ancak Türk olmak, ama öyle-böyle Türk değil, tarihinden ve geleneğinden habersiz, hatta bunlardan ölesiye korkan, beyaz, bembeyaz bir Türk olmak lazım.
Son bir not: Dublin'de geçirdiğim Cumartesi akşamı, dünyanın ilk “Müslüman stand-up şovu” olan “Allah Made Me Funny”, yani “Allah Beni Komik Yarattı”yı izledim. Birisi Filistin diğeri Pakistan asıllı, ötekisi “mühtedi” üç Amerikalı Müslüman gencin yarattığı başarılı şov, şu aralar turne halinde tüm Avrupa'yı geziyor. Bolca güldüren, bunu yaparken de Müslüman toplumlarındaki pejmurdelikleri iğneneleyen bu üç “Müslüman komedyen” giderek oturmaya başlayan “Batılı Müslüman” kimliğinin ilginç bir öneği. İzlemeye değer...