İslamofobi ile Yüz Yüze
[31 Ekim 2007 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
PRAG - Geçen Pazar akşamı Çek başkentinin en geniş bulvarında ağır ağır geziniyordum ki birden yanıma sarı saçlı ve mavi gözlü genç bir kız yaklaştı. Elime tabloid boy bir gazete tutuştururken bir yandan da hızlıca ve Slavca bir şeyler söyledi. “Kusura bakmayın, İngilizce olarak tekrar edebilir misiniz” dedim. “Elbette,” diye cevap verdi. “İslam'a karşı direniyoruz, siz de katılın!"
“Teşekkür ederim, almayayım” gibi bir şey dedikten sonra elimdeki gazeteye baktım. Yarı Çekçe yarı İngilizce olan ve anlaşılan günlük değil de arada bir basılan yayının manşetinde “Avrupa İslam Tarafından Kademeli Olarak İşgal Ediliyor!” yazılıydı. Avrupa ülkelerinde camilerin sayısının hızla arttığını, “saldırgan ve nefret dolu bir dinin” kıtada hızla yayıldığını ileri süren başyazı, Hz. Muhammed'i Hitler'e benzeten çirkin bir grafikle süslenmişti.
Tüm bu fanatizm dolu satırları okurken, gazete dağıtan bayanın bir grup yoldaşı olduğunu fark ettim. Ellerinde Çek bayrakları ve “İslam tehlikesi”ne dair pankartlar bulunan bu grup, “Narodni Strana” adlı “Ulusal Parti”ye üyeydi ve Prag'ın orta yerinde de gösteri yapmak için toplanmıştı. Marşlar söylediler, El Kaide eylemlerinden fotoğraflar gösterdiler ve “Avrupa'da İslam istemiyoruz” diye slogan attılar.
Bu Narodni Strana, yüzde beşlik ulusal seçim barajını aşamayan ve dolayısıyla Çek parlamentosuna giremeyen marjinal bir parti.
Ülkedeki genel eğilimi yansıtmıyor. Ancak böyle aşırı milliyetçi partiler Avrupa'nın başka ülkelerinde de var. “İslamofobi”yi yani İslam korkusunu körükleyip duruyorlar. Ve her ne kadar marjinal olsalar da tehlikeliler. Ortalama bir Avrupalı, bunların fanatizmini benimsemese bile ondan etkilenebilir. Yaşlı kıtada yaşayan Müslümanların “biz burada istenmiyoruz” duygusuna kapılması ise, bu kez onlar arasındaki radikal eğilimleri güçlendirebilir.
İşin ilginç yanı, Avrupa toplumlarında giderek büyüyen bir tehdit olan İslamofobi'ye Amerika'da daha az rastlanması. Peki ABD'nin pek çok Müslümanı çileden çıkaran “teröre karşı savaş”ına rağmen neden durum böyle? Bunun iki cevabı var. Birincisi, bir göçmen toplumu olan Amerika'nın çoğulculuğa daha yatkın, farklılıklara daha açık olması. Bir insanın “Amerikalı” sayılması için etnik veya dini kimliğini terk etmesi, asimile olması gerektiği düşünülmüyor. İkincisi de ABD'de yaşayan Müslümanların çoğunun hali-vakti yerinde ve iyi eğitimli “vasıflı göçmenler”den oluşması. Oysa Avrupa ülkelerindeki Müslümanların büyük bölümü, oraya el işçisi olarak gitmiş ve “alt sınıf” haline gelmiş insanlar. Fransa'daki Müslümanların nüfusun sadece yüzde 7'sini oluştururken hapishanelerin neredeyse yüzde 50'sini doldurmaları, ortada ne denli büyük bir “sosyal problem” olduğunu gösteriyor.
Peki aslında dinden ziyade sosyal problemden doğan bu “İslamofobi”ye karşı ne yapmak lazım? Müslüman liderler bu konuda sık sık yakınıyor ve Avrupalıları eleştiriyorlar. Haklılar da. Ama yakınmanın fazla bir faydası yok. İslam hakkındaki olumsuz kanaatlerin, Avrupa'nın zihnindeki “Haçlı” tortuları ve ırkçılık eğilimleri kadar, bazı Müslümanların yaptığı feci şeylerden kaynaklandığını görmek lazım. Bugün dünyada İslam adına patlayan bombalar, köpüren öfkeler ve dövülen kadınlar var. Bunlarla yüzleşmek, neyin neden olduğunu anlatmak ve dahası ortaya alternatif koymak lazım.
Prag'a tam da bu iş için geldim. Çek hükümetiyle birlikte Alman ve Amerikan vakıflarının desteğiyle düzenlenen “Bizi Birleştiren ve Ayıran Şeyler: İslam ve Batı İçin Zor Sorular” başlıklı bir panelde konuşacak, ötekilerin ne dediğini de dinleyeceğim. Ne olup ne bittiği, bir sonraki yazıya...