Kemalizm Terakkiye Mani midir?
[8 Ocak 2007 tarihli Yeni Şafak gazetesinde yayınlandı]
Türkiye'nin aydınları 20. yüzyılın ilk yarısında "İslam terakkiye mani midir?" sorusu üzerine çok kafa yormuşlardı. Günümüzde ise bu tartışmanın modası hayli geçmiş durumda. Türk İslamı demokrasiye çoktan uyum sağladı ve dahası toplumda "Müslüman işadamları"dan "Müslüman feministler"e kadar bir dizi çarpıcı "ilerleme" örneği var. İslam'la ilişkili zannedilen ama aslında böyle olmayan bazı gelenekler (sözgelimi töre cinayetleri) hâlâ birer problem teşkil ediyor, ama toplumsal eğilim bunların da aşılması yönünde.
Dahası Türkiye'yi "terakki"nin hedefi olan "muasır medeniyet"e, yani Avrupa Birliği'ne doğru yürütenlerin başında, Müslüman değerlere sahip çıkan bir siyasi parti geliyor: AK Parti. AK Parti hükümeti, geçtiğimiz dört yılda Türkiye'yi sadece AB rayına sokmakla kalmamış, aynı zamanda politik ve ekonomik yönden daha özgür hale getirmiş durumda. Bunu Batılılar da görüyor. 22 Ekim tarihli The Wall Street Journal'da yayınlanan - ve nedense bizde pek dikkat çekmeyen - "Turkish Tiger" (Türk Kaplanı) adlı makale, AK Parti'nin ekonomik başarılarını övüyor ve "özgürlük, 'İslamcı' bir hükümetin altında serpiliyor" yorumunu yapıyordu.
Kısacası son yılların Türkiyesi, İslam'a rağmen değil, İslam'la birlikte "terakki" ediyor. Ama ne yazık ki bu "terakki"nin karşısına başka engeller çıkıp duruyor. Hem de hiç umulmadık bir yerden: Kemalizm'den...
Atatürk, Kemalizm Değil
Öncelikle Kemalizm ile Atatürk'ün birbirinden çok farklı olduğunu belirtmek gerek. Mustafa Kemal'in büyük bir asker ve devlet adamı olduğu, Kurtuluş Savaşı'nı kazanıp cumhuriyeti kurarken büyük bir deha sergilediği, dolayısıyla bir "ulusal kahraman" sayılması gerektiğine kanımca kuşku yok. (Atatürk döneminin bir bütün olarak "gerileme devri" olduğunu görüşüne ise - bu görüşün ifade edilme özgürlüğünü sonuna kadar savunmakla birlikte -katılmadığımı belirteyim.)
Burada kritik olan mesele bizim Atatürk'ü nasıl anladığımız: Tarihte yerini almış bir ulusal kahraman mı, yoksa bugün bile her alanda bize yol gösteren tarih-üstü bir yol gösterici mi?
Muasır medeniyetin ülkelerine baktığımızda hemen hepsinde ulusal kahramanlar bulunduğunu, ancak hiç birinde tarih-üstü yol göstericiler olmadığını görüyoruz. Örneğin Amerikalılar George Washinton'ı veya Abraham Lincoln'ü, İngilizler de Churchill'i minnetle anıyorlar. Ancak bu ülkelerdeki siyasi tartışmalar, "Washington olsa ne yapardı, Churchill olsa ne derdi" diyerek yürümüyor. Böyle bir şey yapmak, tarihteki belirli bir durumdan, tarih-üstü bir ilke çıkarmaya çalışmak anlamına geldiği için, sosyal bilimlerden nasibini almış hemen herkes bunun büyük bir yanılgı olacağını biliyor.
Ancak sosyal bilimlerden nasibini ne yazık ki az almış olan Türkiye'de söz konusu yanılgı çok yaygın. Dahası "resmi ideoloji" durumunda. Atatürk'ün 20'li ve 30'lu yılların siyasi ve ekonomik şartları, bilim ve kültür düzeyi içinde izlediği bir takım politikalardan asla değişmeyecek ilkeler türetmek, bunların "sulandırılmasını" da "cumhuriyete yönelik tehdit" zannetmek, adına "Kemalizm" de denen söz konusu ideolojinin en belirgin vasıfları. Atatürk'ün; her şeyi bilen veya öngören, her türlü hata ve zaaftan münezzeh, hatta yakarış ve şikayetleri işiten metafizik bir "kurtarıcı", yani insan-üstü bir varlık gibi tasvir edilmesi ise, işin "maneviyat" kısmını tamamlıyor.
Sezer ve Ekonomi
Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in konuşmalarında söz konusu Kemalist ideolojiyi tüm çıplaklığı ile görmek mümkün. Örneğin geçtiğimiz 10 Kasım mesajında "Türkiye Cumhuriyeti'nin, kuruluş yıllarında uygulanan bağımsız ekonomi politikasıyla 13 yıl boyunca dünyanın en yüksek kalkınma hızına sahip olduğunu" söylemişti. Günümüzdeki "küreselleşme olgusu"nu ise "sömürgeci güçlerin, silahla yapamadıklarını ekonomik yoldan gerçekleştirmesi" olarak tarif etmişti.
Bu "analiz"deki hata, 1929'daki Büyük Buhran'la sarsılmış olan 30'ların ekonomik dünyası ile günümüzün global ekonomisi arasındaki dev farkın ıskalanması. Evet Atatürk 30'lu yıllarda devletçi ve korunmacı bir ekonomi uygulamıştı, çünkü o zaman ABD bile "New Deal" politikasıyla kapitalizmden geri adım atmıştı. Bugün ise devir çok değişti. "Bağımsız ekonomi politikası" ile kalkınan tek bir ülke yok. Küreselleşme ise "emperyalizm" getirmiyor; aksine küreselleşmeden en çok Hindistan, Çin gibi fakir ama çalışkan ve girişken ülkeler kazançlı çıkıyor; Batılı ülkelerin az çalışıp çok kazanmaya alışmış kesimleri ise bu işe çok bozuluyor.
Bugün sadece ekonomide değil hemen her alanda Kemalizm'in engellemeleri ile yüz yüze Türkiye: Kürt sorununa çözüm getirebilecek sivil yaklaşımları bastıranlar, din ve düşünce özgürlüğüne karşı çıkanlar, asker-sivil ilişkisinin "muasır medeniyet" standardına gelmesine itiraz edenler, hemen hep Kemalizm'in taraftarları. Bu çevreler, Kıbrıs sorununun hem Türkiye hem de Kıbrıslı Türkler lehine bir çözüme kavuşmasına da direnç gösteriyor, hükümetin bu yöndeki başarılı diplomatik girişimlerini baltalamak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Aynı çevrelerin Avrupa Birliği sürecine adeta savaş açmış olması ise fazla söze gerek bırakmıyor: Kemalizm, büyük ölçüde "Batı düşmanı" bir ideoloji haline gelmiş durumda. Atatürk'ün Lozan öncesi sözleri ve kalpaklı resimleri bu yüzden yeniden revaçta.
İyi ama o zaman sormak gerekiyor; madem sonuçta gelinecek nokta "Batı düşmanlığı" idi, o halde 80 yıllık "Batılılaşma" çabası ne içindi? Tüm bir "Türk İnkılabı" Batılılaşmak için yapıldı ve "rejim bekçileri" tarafından o amaçla korunageldiyse, fakat bugün Batılılar Kemalistlere "ülkenize daha fazla özgürlük ve demokrasi gerek" dediğinde onlar geri basıp "Çin ve Rusya"ya ilgi duymaya başlıyorsa, tüm bu hikayede bir gariplik yok mu?
Yoksa acaba hikayenin özünde "muasırlaşmak"tan çok "iktidarı halka kaptırmamak" kaygısı mı yatıyordu? Özellikle 1946 sonrasında...
Bilemiyorum... İşin bu kısmı daha karmaşık. Ama "Kemalizm terakkiye mani midir" sorusu üzerinde düşünmeye devam ediyorum. Aklıma parlak fikirler de geliyor. Mesela "acaba" diyorum, "Atatürkçü Düşünce Dernekleri'nde org çaldırmaya başlasak bir işe yarar mı?" Kemalistlerimiz asrileşir mi?