Bir Kaç Not
Geçenlerde bir okur, Kürt sorunu ile ilgili bir yazıma “Kürtlerin hakkını savunduğunuza göre siz de Kürt olmalısınız” gibi bir yorum eklemişti. Kürt değilim, uzaktan-yakından bir alakam da yok, ama bu yorumu önemli buldum. Çünkü, kanımca, Türkiye'de çok yerleşik ama bir o kadar da yanlış olan bir zihniyete işaret ediyor: Ancak kendi “kabilemizden” olan insanların hakkını savunma alışkanlığına. “Kürtlerin hakkını savunduğunuza göre siz de Kürt olmalısınız” diyen kişinin “ben Kürt olmadığıma göre onların hakkı beni ilgilendirmez” diye düşünmesi kaçınılmaz.
Bu “kabileci” bakış, sadece Kürt sorununda değil, ne yazık ki “bizden” saymadığımız hemen herkes için, onların hakkını göz ardı etme sonucunu doğuruyor. Dahası bu haklara belirli ahlaki ilkeler gereği sahip çıkanlar da “gizlice onlardan biri olmak” veya “onlardan para almak”la suçlanabiliyor. Hem kabileci düşünen hem de bunun dışına çıkanlara dair komplo teorileri üreten bir zihin yapısı var kısacası. Türk toplumu bunu aşamaz ise, gerçek bir özgürlük ve demokrasiye kavuşamayacağı gibi, sahip olduğu inançların özündeki ahlaki ilkelere de aykırı hareket etmiş olur.
Türkiye'de dini özgürlükleri sadece Sünni Müslümanlar için değil, Aleviler, Şiiler, Hıristiyanlar ve diğer azınlıklar için de istemek, yine aynı ahlaki ilkelerin bir gereği. Bu meseleye bu yüzden önem veriyorum. Voice of America radyosunun geçtiğimiz günlerde bu konuda benimle yaptığı (İngilizce) söyleşiyi, ilgilenenlere tavsiye ederim.
Söz İngilizce çalışmalardan açılmışken, son günlerde İngilizce siteme eklenen bir dizi Papa gezisi analizini ve özellikle de de Papa'ya yönelik “açık mektubu” da tavsiye edeyim. Bir de iki koyu İslam düşmanının da katıldığı “Papa ve İslam” başlıklı sempozyumu... Yorum ve eleştiriler için, şimdiden teşekkürler.