[Sezer'in] Cuma günü [Lübnan'a asker göndermeye] neden karşı olduğunu sıralarken ileri sürdüğü gerekçeler, Ankara'da Çankaya'da oturup, kapısını ve pencerelerini dünyaya kapatan bir emekli memurun ruh haletini yansıtıyordu; tarihin bu döneminde Türkiye gibi bir ülkenin yönetim sorumluluğunu üstlenmiş bir devlet adamının sahip olması gereken bakış açısını değil. Açıklamaları affedilmez “maddi hatalar”la da doluydu. Fransa ve İtalya, Lübnan'a asker göndermekte ayak sürürken “bizimkilerin maşallah konunun üzerine atladıklarını” söylediği sırada, Fransa 2000, İtalya 3000 askerle katkı yapacağını Brüksel'deki AB toplantısı sırasında açıklamışlardı. Konunun üzerine “maşallah” atlamakla suçladığı hükümetin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı ise, bir hafta içinde Lübnan, İsrail, Filistin ve Suriye'de temaslar yapmış olan tek yabancı yetkiliydi. Tam tersine, hükümet tam olarak “yoğurdu üfleyerek yemek” görüntüsündeydi. Bir Cumhurbaşkanı, güncel gerçeklerden bu kadar habersiz, onlara bu kadar kapalı olabilir mi?Lübnan'a asker gönderilmesi konusunda kesin bir tavrım yok. Ancak Sezer'in tavrında ortaya çıkan şaşırtıcı bilgisizlik ve "kapalılık" çarpıcı. Bu "zihinsel dünya" içinde düşünen Sayın Cumhurbaşkanı'nın başka konulardaki fikirlerine de ne kadar itibar etmek gerek, varın siz hesaplayın.
Cumhurbaşkanı'nın Dünyası
Cengiz Çandar, hükümetin Lübnan'a barış gücü askeri gönderme kararını yorumladığı bugünkü yazısında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in aynı konuda hükümeti eleştiren sözleri hakkında şunları yazmış: