Ancak muhafazakar aydınların bu ufuk ve tavır değişikliğini böylesine kolaylıkla gerçekleştirmesi de başka ipuçlarına işaret etmekte. Örneğin Kıbrıs'ta iki toplumlu bir devleti destekleyenlerin şimdi bölünmeden yana olduklarını görüyoruz. AKP'yi çevredeki dışlanmış kitlenin merkeze taşıyıcısı olarak alkışlayanlar, bugün aynı partiyi aşırı Batılılaşmakla ‘derin' kitleden kopmakla suçluyorlar. Diğer bir deyişle dış dinamik muhafazakar aydınları tahrik etti etmesine, ama onlar da buna epeyce teşneydiler... Aksi halde fütuhatçı içgüdülerin kuşattığı bir ruh halinin böylesine çekici olması kolay değil. Huntington'un ‘medeniyetler çatışması' tezi tartışıldığında ona net bir biçimde karşı çıkanlar arasında yer alan bu kişilerin, şimdi tam da bu tezi doğrular şekilde siyasi pozisyon almaları son derece öğretici. Dinlerin birbirine benzerliğinden dem vuranlar, bugün öteki dine mensup birileriyle olan farklılıklarına dayanarak dindar çatışmasını körüklüyorlar. Artık AB falan onları kesmiyor... Müslümanların birleşerek dünyanın geri kalanına had bildireceği zamanı özlüyorlar... Ne var ki bu bakış Bush'un evangelizminden hiç de farklı değil. Medeniyeti taşıyamayanlar medeniyetlerin çatışmasını arzularlar. Oysa medeniyet ötekine ders vererek üretilmiyor, burada ve şimdiki duruşunuzla ayakta kalıyor.Bu, bence haksız bir eleştiri değil. Ya sizce? Şunu da eklemek gerek: Acaba Mahçupyan'ın sözünü ettiği "çatışmacı" muhafazakarların projesi ne? Batı medeniyetine karşı giderek daha çatışmacı bir üslup geliştirerek nereye varılabilir; bu, Müslümanlara ne getirir? Bu sorunun şimdiye kadar pek tatminkar bir cevabını göremedim. Varsa öğrenmek isterim. Yoksa, o zaman oturup çatışmacılığın iyi bir şey olup olmadığını tartışalım.
Muhafazakarlara İyi Bir Eleştiri
Etyen Mahçupyan'ın bugünkü Zaman'da yer alan "Muhafazakarlar Huntington'cu mu oldu?" başlıklı yazısı, bence yabana atılmamalı. Türkiye'deki dindar kesimde hızla yükselen Batı karşıtlığını eleştiren Mahçupyan, bunun "Amerika'nın Irak'a yaptığı müdahale, Bush ve tayfasının kışkırtıcı beyanları, Genişleyen Ortadoğu fikrinin neocon yorumu altında ikiyüzlü bir tahakkümcülüğe dönüşmesi ve nihayet İsrail'in önceden planlanmış olduğu apaçık olan saldırısının Batı dünyasınca zımni kabulü" gibi anlaşılabilir sebepleri olduğunu belirtiyor. Fakat ardından şunları yazıyor: