Türkçe Yazılar

'Provokasyonsa Bile Hükümet Suçlu', Öyle Mi?!..

Danıştay cinayetinin bir provokasyon, yani hükümeti zor duruma düşürmek için tezgahlanmış bir "operasyon" olduğu görüşü, olayın yaşandığı saatten itibaren dile getirilmeye başlandı. Ben, veri olmadan peşin hüküm vermek istemediğim için bu konuda bir şey yazmadım. Ancak katilin kimliği ve bağlantıları ortaya çıktıkça, provokasyon açıklaması giderek daha inandırıcı hale geliyor. Her şeyden önce dindardan çok "ulusalcı" bir profil çizen katilin "AKP tabanı"nı temsil etmediği ayan-beyan ortada. Dahası, ona tetiği çektiren birilerinin var olduğu ve bunların da hiç ama hiç "İslamcı" olmadıkları ortaya çıkmış durumda. Sabah gazetesinin "Bombalı Saldırı Planı Barda Yapılmış" başlıklı haberi bile, tek başına pek çok şeyi özetliyor. Sanırım önümüzdeki günlerde "operasyon"un içyüzünü daha iyi anlayacağız. İşin garip tarafı ise, bazı yorumcuların olayın bir provokasyon olma ihtimalinin yüksekliğini kabul etmelerine rağmen, faturayı hükümete kesmeleri. Can Dündar, "Hükümet İçin Sonun Başlangıcı" başlıklı yazısında, "olayın provokasyon olduğundan kuşkulanmak için tüm veriler mevcut" diyor, ama yine de sorumlu olarak hükümeti gösteriyor. Ve "sonunun geldiğini" ilan ediyor... Bu, bence, akıl alır gibi değil. Hükümetin Danıştay'ı eleştirmesi üzerine bir "şer odağı" hükümeti töhmet altında bırakmak için Danıştay'a saldırı düzenletecek, ve bu ayan-beyan belli olacak, ama biz gidip de bu "şer odağı"nı değil hükümeti suçlamaya devam edeceğiz, öyle mi? Hükümetin son aylarda hatalar yaptığını, sert konuştuğunu söylemek ve bunu eleştirmek ayrı bir şey, "provokasyon hedefi" olduğunu bile bile ona vurmak, apayrı. (Kaldı ki Türkiye'de kim sert konuşmuyor; Baykal ve hatta Sezer çiçekler mi dağıtıyordu sanki aylardır?) Tüm bu olaylar hakkındaki en isabetli yorumu Gülay Göktürk'ün "Rejim Tehlikede" başlıklı yazısında buluyorum. Tavsiye ederim. Bence hükümetin ve demokratların üzerinde düşünmeleri gereken realite şu: Bu ülkede bir takım odaklar "AKP'li, hele de eşi başörtülü birisini Cumhurbaşkanı seçtirmeyeceğiz" diye karar vermişler ve bunun için her şeyi, ama her şeyi, yapmaya hazır durumdalar. Yapmaya da başladılar zaten. Bu durumda izlenmesi gereken strateji nedir, demokrasi nasıl korunur, bunu tartışmak lazım. Anti-demokratik (buna "oligarşik" de diyebiliriz) taraf sürekli olarak gerilim yükseltme stratejisi izlediğine göre, ilk yapılması gereken şey gerilimi düşürmek olmalı. Türkiye'deki sokak kavgalarını yatıştırmada etkili bir söylem olan "büyüklük bizde kalsın" şeklindeki ünlü "özdeyiş"ten ilhamla bir şeyler yapılabilir.
All for Joomla All for Webmasters