İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O'na, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye sordu. İsa ona, "Bana neden iyi diyorsun?" dedi. "İyi olan tek biri var, O da Tanrı'dır. O'nun buyruklarını biliyorsun: `Adam öldürme, zina etme, hırsızlık yapma, yalan yere tanıklık etme, kimsenin hakkını yeme, annene babana saygı göster.'" (Markos 10: 17-19)Evet gerçek Hz. İsa, kendisine "iyi" diyene bile, "iyi olan tek biri var, O da Tanrı'dır" diyen; kendisinin de O'nun elçisi, mesihi ve kulu olduğunu öğreten bir peygamberdi. Ne mutlu onu doğru anlayanlara...
Da Vinci Şifresi'nden Şifreler
[27 Mayıs 2006 tarihli Referans gazetesinde yayınlandı]
Dan Brown'un aynı adlı romanından uyarlanan Da Vinci Şifresi adlı filmi izledim. Hıristiyanların, özellikle de Katoliklerin tepkisini çeken, bazı Müslüman ve Yahudi gruplar tarafından da Hıristiyanlarla dayanışma niyetiyle - yani aslında benim isabetli bulduğum bir yaklaşımla - ortaklaşa protesto edilen filmde enteresan bulduğum noktalar var.
Filmin Kilise'ye yönelik haksız suçlamalar içerdiğini kabul ediyor ve bu yönünü kınıyorum; ama Hz. İsa'ya yönelik bir iftira taşıyor gibi gelmedi bana. Nedenini anlatayım.
Kuşkusuz aslında filmden çok roman üzerinde konuşmak daha doğru olurdu. Ama ne yazık ki romanı okumadım. Fakat, bu romanın ele aldığı temayı işleyen literatürü iyi biliyorum. Dan Brown'ı "intihal" suçlamasıyla mahkemeye veren üç İngiliz yazarın kaleme aldığı The Holy Blood and the Holy Grail ve Messianic Legacy adlı kitapları okumuştum ve orada da gerçekten Brown'un işlediği konular anlatılıyordu. Brown, "intihal" yapmamış olsa bile geniş ölçüde ilham almış olmalı.
Her neyse. "Da Vinci Şifresi"ne gelelim... Bu yapıtta bir polisiye macera formatına sokularak işlenen temel tez, Hz. İsa'nın Katolik Kilisesi tarafından anlatılagelen hikayesinden farklı bir "gerçek hikayesi" olduğu. Bu hikayeye göre Hz. İsa ölmeden önce İnciller'de ismi Mecdelli Meryem olarak geçen kadınla evleniyor ve Mecdelli Meryem ondan hamile kalıyor. Hz. İsa İnciller'e göre çarmıha gerildikten sonra da Mecdelli Meryem Filistin'den ayrılıp Avrupa'ya gidiyor. Orada çocuğunu doğuruyor. Doğan çocuktan bir "kutsal soy" başlıyor ve 2000 yıl boyunca kesintisiz devam ediyor. Bu kutsal soyu ve onun "alametlerini" korumayı kendilerine görev edinen Prieur√© de Sion gibi tarikatlar, şifreler, gizli haritalar, yeminlerle dolu gizemli bir dünya kuruyorlar.
Tüm bunlar tek kelimeyle spekülasyon. Tarih-kurgu. Zaten hiç bir ciddi tarihçi tarafından da ciddiye alınmıyor. Ama yine de Da Vinci Şifresi'nin işaret ettiği bir noktayı kayda değer buluyorum: Hz. İsa'nın gerçek hikayesinin Katolik Kilisesi tarafından sistematize edilen - ve bu Kilise'den ayrılan Doğu Ortodoksları ve Protestanlar tarafından devralınan - geleneksel anlatımdan farklı olabileceği. Da Vinci Şifresi "öğrencileri tarafından bir öğretmen ve peygamber olarak görülen, fakat asla Tanrı sayılmayan İsa, zamanla tanrılaştırıldı" mesajını veriyor ki, Hıristiyanlık tarihini inceleyen pek çok objektif uzmanın görüşü de zaten bu yöndedir.
Filmdeki en akılda kalıcı sahnelerden biri, 325 yılında Roma İmparatoru Konstantin'in gözetiminde toplanan ünlü İznik Konseyi. Hz. İsa'nın tabiatı hakkındaki farklı görüşlerin "karara bağlandığı" bu konseyde; "İsa yaratılmıştır" görüşünü savunan, yani onun tanrılığı iddiasını kabul etmeyen Mısırlı din adamı Arius ile, Hz. İsa'nın "Tanrı" olduğunu savunan görüşün çatıştığını, sonunda ikincisinin galip geldiğini ve Ariusçuluğun "sapkınlık" ilan edildiğini biliyoruz. Yani Hz. İsa'nın insani bir kararla "tanrılaştırıldığını"...
Hıristiyanların, Kilise'yi gerçekten de haksız yere kötüleyen ve karalayan Da Vinci Şifresi'ne duydukları tepkiyi anlıyor ve paylaşıyorum. Ancak yine de şu soruyu sormadan edemiyorum: Ariusçuluğun "sapkınlık", öteki görüşün "doğru Hıristiyanlık" olduğunu nereden biliyorsunuz? Ya tam tersi doğruysa?..
Bu konuda daha detaylı bilgi edinmek isteyenlere, İsa Tatlıcan'ın Hıristiyanlığın Gizli Tarihi adlı kitabını öneririm.
Bir keresinde bir Hıristiyan dostuma, "aslında ben de Hıristiyanım" demiş ve eklemiştim, "ama Ariusçuyum." Da Vinci Şifresi'nin bir yararı Hıristiyanlar ve Müslümanların ortak tepkiler vermesi ise, bir diğer yararı da her iki din için mükemmel bir ortak zemin olan Ariusçuluğun yeniden akla gelmesi olabilir.
Ben Da Vinci Şifresi'nde en çok bu "şifre"yi ilginç buldum. Bir de "insan olmasına rağmen tanrılaştırılan İsa" teması üzerine, Markos İncili'nde yer alan şu önemli pasajı hatırladım: