Diğer dinlerden olan insanlarla konuşulması bile ayetlerle yasaklanmıştır... Ancak zincirlerini kıran ve özgürlüğü dinlerine tercih eden bazı modern müslümanlar, bu ayetleri dikkate almamakta ve birçok yabancı dost edinmektedirler.Kıroğlu'nun yorumlarının çoğunda büyük yanılgılar var, siyasi olanları şimdilik geçiyorum, ama buradaki derin bilgisizlik ve "bilgi sahibi olmaksızın argüman sahibi oluş" problemine işaret etmek gerek. Türkiye'de ne yazık ki çok az insan Kur'an'ı Kerim'in içeriği hakkında sağlıklı bilgiye sahiptir. Bazen en mütedeyyin insanlar bile neyin Kur'an'da olup olmadığını bilmez, gelenek olarak kendisine miras kalmış tüm dini uygulama ve anlayışların bu kutsal kitapta yazılı olduğunu varsayar. Öte yandan da kimi seküler insanlar ve özellikle İslam karşıtları Kuran hakkında batıl inançlara sahiptir. Kıroğlu'nun üstteki yorumu, bu ikinci kategoriye giriyor. İddiasının aksine, Kur'an'da "diğer dinlerden olan insanlarla konuşulması"nı yasaklayan hiç bir hüküm yoktur. Aksine, çeşitli ayetlerde, Müslümanlar, diğer dinlerin mensuplarıyla nazikçe ve dostça diyalog kurmaya davet edilirler. Örneğin bir ayette şöyle emredilir:
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (Nahl Suresi, 125)Allah Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun'u da Firavun'a elçi olarak gönderirken, "Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar" demiştir. (Taha Suresi, 44) İşin ilginç yanı, bazı durumlarda kötülük yapan insanlara karşı dahi iyiliğin tavsiye edilmesidir. Allah, inkar eden ve Müslümanlara kötülük yapan bazı Yahudilerden söz ettikten sonra, Hz. Muhammed'e şöyle seslenir:
İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever. (Maide Suresi, 13)Kuran'da diğer dinlerin mensuplarından İslam'a ve Müslümanlara gelebilecek tehlikelere dikkat çeken, Müslümanları gerektiğinde onlara karşı koymaya davet eden ayetler de vardır. Bazıları, bu ayetleri tek başına ele alarak, İslam'ın tüm gayrı müslimlere karşı nefret telkin ettiğini ileri sürüyor. Bunu yapanların bir kısmı, İslam'a karşı olan, onu karalamak isteyen ideologlar. Diğer bir kısmı da ulusalcılık veya oksidentalizm gibi ideolojileri İslam üzerinden meşrulaştırmak amacında. Bu ikinci grup, örneğin, aşağıdaki ayeti, Hıristiyan ve Yahudilere karşı dostça yaklaşan Müslümanları eleştirmek için sıkça kullanıyor:
Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez. (Maide Suresi, 51)Ancak ayette kast edilen Yahudi ve Hıristiyanlar, bu dinlerin mensuplarının tümü müdür, yoksa İslam'a düşmanlık gösterenler mi? Bir başka ayet, üsttekini “tefsir” ederek bu soruya açıklık getirir:
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir. (Mümtehine Suresi, 8-9)Sezgin Kıroğlu'nun “diğer dinlerden olan insanlarla konuşulması bile ayetlerle yasaklanmıştır” şeklindeki gerçek dışı iddiası ise, belki aşağıdaki ayetle ilişkilendirilebilir:
O, size Kitapta: "Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. (Nisa Suresi, 140)Oysa açıkça görüldüğü gibi, burada da kıstas, gayrı müslimlerin İslam'ın kutsal değerlerine karşı saldırgan davranıp davranmadıklarıdır. Müslümanlar herkesle konuşmalı, hem de “insanlara güzel söz söyleyin” (Bakara Suresi, 83) emri uyarınca konuşmalıdırlar. Bunun “modern Müslüman” olmakla filan ilgisi yoktur; doğrudan Kuran'ın emridir. İslam'ın kutsal değerleriyle alay edenlere karşı ise elbette tavır koyacaklardır. Hem de “onlarla oturmamak” gibi son derece barışçıl ve asil bir yöntemle. Diyebilirsiniz ki “bunlar, bugünün Müslümanları tarafından ne kadar uygulanıyor?” Bu haklı bir sorudur ve üzerinde tartışabiliriz. Ama günümüz Müslümanlarının yanlışlarını İslam'ın kendisine ve hele de Kuran'a mal etmeye kalkmak, hem de bunu Kur'an hakkında bilgisizce atıp-tutarak yapmak, kabul edilebilir bir hata değil.