Anlama Ve Eleştirme Usulü Üzerine
Son yazılarım üzerine bazı okurların getirdiği eleştiriler, Türkiye'de yaygın olan bir problemin yeni dışavurumları niteliğinde. Bu problem, her türlü meselenin siyah-beyaz katılığında algılanması ve bir bütünün bir parçasına getirilen eleştiri karşısında, o bütünün tümünü savunma tepkisi verilmesi.
Örneğin bir okur, Avrupa'nın Soyu Neden Tükeniyor? başlıklı yazım üzerine, Avrupa'yı "insafsızca karaladığımı" ileri sürüyor ve Avrupa medeniyetinin başarılarından dem vuruyor. Oysa Avrupa'yı karalamadığım gibi başarılarını ve erdemlerini de kötülemedim. Sadece Avrupalı toplumların çoğunda aile kurup çocuk yetiştirme eğiliminin zayıfladığını belirttim ve bunun kültürel nedenlerine işaret ettim. Bunun böyle olması, Avrupa'nın iyi yönlerinin teslim edilmeyeceği anlamına gelmez.
(Aynı okur, Avrupa'daki nüfus artışı ile ilgili verilerin "hiçbir bilimsel bir çalışmanın sonucu olmadığını" ileri sürüyor. Böyle yapmakla, kaynak göstererek [The Wall Street Journal] belirttiğim nüfus artışı verilerini, kendisi hiç bir kaynak göstermeden reddetmiş oluyor.)
Bir diğer okur, "Nüfus artışı bir erdem mi? İnsan nüfusu zaten aşırı kalabalık değil mi?" diye itiraz ediyor. Oysa ben "nüfus artışı erdemdir" demedim; nüfus azalmasının sonuçlarına dikkat çektim. Bence nüfusun aşırı artması kadar aşırı azalması da bir problem.
Bir başka yorumda ise benim Avrupalılar için "mutsuz" dediğim ileri sürülmüş. Böyle bir genelleme elbette yapılamaz ve nitekim yapmadım da. Ancak modern insanın "mutluluk" kavramının çerçevesini daralttığını belirttim ve dini yeniden düşünmesini önerdim. (bkz. İlginç Bir Soru: "Aşk mı, Para mı?" yazısı.) Bir diğer okurun zannının aksine, "mutluluğun tek yolu İslamiyet'tir" gibi bir yargıda da bulunmadım.
Öte yandan sürekli olarak İslami kavramlara sataşan bir diğer okur ise, "İslam'a değil Arap milliyetçiliğine" karşı olduğunu belirtiyor. Kendisi koyu Türk milliyetçisi iken Arap milliyetçiliği ile ne alıp-veremediği olduğu, kendisi için doğru gördüğü bir ideolojiyi bir başka millet sahiplendiği zaman neden bunu lanetlediği gibi detayları nedense aklına getirmiyor. Herhangi bir milliyetçiliğe inanmayan benim gibi biri içinse, bu okur ve onunla aynı paralelde düşünen kişilerin derdinin "Arap milliyetçiliği" değil doğrudan İslam olduğu açıkça ortada.
Örnekler çoğaltılabilir. Söylemek istediğim, bu tür bir anlama ve tartışma yöntemi ile bir yere varılamayacağı. Bir insanın meseleleri doğru anlaması ve tartışması için, öncelikle, o güne dek yanılmış olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurması gerekiyor. Sonra da meseleleri siyah-beyaz basitliğinde değil, aradaki binlerce tonu da görecek bir derinlikte düşünmesi...
Umarım bu sitede bu düzeyi hep birlikte yakalarız.