Türkçe Yazılar

Son Halife'ye Ne Oldu?

Son Halife Abdülmecid Efendi kızı ve oğlu ile birlikte, 1931Vatan gazetesi yazarı Ruhat Mengi, geçen günlerde yayınlanan "Halife ve Tesettür" başlıklı yazısında, Başbakan Erdoğan'ın "başörtüsü konusunda ulemanın da görüşü" alınmalı sözüne yüklenirken şöyle diyordu:
"Türban konusunda mahkemeye söz düşmez, söz hakkı din ulemasınındır" diyenler acaba Osmanlı'da "din konularında en çok söz sahibi olan, Müslümanların yaşayan en büyük dini otoritesi" Halife'nin ne düşündüğünü biliyorlar mı? IV. Mehmet'in (Vahideddin) amcasının oğlu, son Halife Abdülmecid sanata önem veren, tablolar, portre çalışmaları yapan, yabancı dil bilen modern bir insandı. Kızları da bugünkülere benzer tesettür kıyafeti giymedikleri gibi, başları kapalı değildi.
Kısacası Sayın Mengi Osmanlı'da kültürel yönden sofistike bir İslami gelenek olduğunu vurgulamış. Kaldı ki bu gelenek, son halife Abdülmecid Efendi'yle sınırlı değildi. Onun selefi olan ve tarihe "pan-İslamizm"in mimarı olarak geçen Sultan II. Abdülhamid de son derece dindar bir Müslüman olmakla birlikte, piyano çalıp opera dinlemekten hoşlanan bir sanatseverdi. İmparatorluğu da pek çok yönden modernize etmişti. Kemalist kimliği belirgin olan Sayın Mengi ise bu geleneğin kaybolduğunu vurguluyor. İyi ama bunu söylerken kendi tarafına yönelik bir "çuvaldızı" da ortaya çıkardığının farkında mı? Sormazlar mı insana, "Osmanlı'daki o yüksek İslami kültüre ne oldu" diye? Sahi, ne oldu?.. İslam medeniyetinin son iki yüzyılda içe kapanmasından söz eden bir yazımda bu konuyu şöyle ele almıştım:
Ama bu içe kapanmada Kırıkkanat'ın öncüllerinin (sözgelimi Abdullah Cevdet, Ahmet Rıza gibi din karşıtı Jön Türklerin, benzer düşüncedeki bazı Tek Parti ideolog ve bürokratlarının) de rolü var. İçinden çıktıkları Müslümanları, toplumu, onu incitmeden geliştirmek yerine, ona tepeden bakarak, hatta tepesine vurarak, “asrileştirmeye” çalışan bu gibi “otoriter modernistler”, kitleleri inançları ve modernlik arasında seçime zorlayarak patolojik bir toplum yarattılar. Bir yanda kendileri gibi tümüyle sekülerize olmuş şehir elitleri, diğer yanda ise inançlarını korumak için modern dünyaya sırtını çeviren ve ancak taşrada hayat sahası bulabilen muhafazakâr kitleler oluşturdular. Taşradaki kitleler kente geldikçe, onların pek de sofistike olmayan yaşam tarzları şehre indikçe de elitler dehşete kapılıyor. Ve “bunları herhalde dinleri böyle yaptı” deyip “İslamistan Türkleri”ne köpürüyorlar. Oysa Osmanlı İslamı'nın yüksek kültürünü baltalayarak sorunu ateşleyenler, bizzat kendileri...
Sözkonusu yazımın tümünü Mine Kırıkkanat'ın Ezberleri başlığı altında okuyabilirsiniz. Görünen o ki Türkiye'nin sekülerist eliti ("Beyaz Türkler") aslında şikayetçisi oldukları kimi olguların bizzat nedeni durumundalar. Ne yazık ki bunu fark edemeyecek kadar da yüzeyseller...
All for Joomla All for Webmasters