Akıllı Tasarım Teorisine Yönelik Bir İtiraza Cevap
Vakit gazetesinin 7 Ağustos 2005 tarihli sayısında Dr. Ömer Ilıcalı ile yapılan bir röportaj "Yeni Masonik Oyun: Evrim Teorisinin Yerine Akıllı Tasarım Teorisi" başlığıyla yayınlandı.
Dr. Ilıcalı, Harun Yahya adına uluslararası konferanslar veren Müslüman bir doktor. Dolayısıyla görüşleri Harun Yahya'nın görüşlerini yansıtıyor. Nitekim röportajdaki fikirlerin tamamına yakını, birebir aynı cümlelerle, bir süre önce Harun Yahya'nın internet sitesindeki bir makalede de yer almıştı.
Gerek Yahya'nın gerekse Dr. Ilıcalı'nın dediği özetle şu: "Akıllı Tasarım diye bir teori çıktı, bu İslam'a aykırıdır, hatta puta tapmaktır. Bunu savunanlar da Müslüman değil, putperesttir."
Bu teoriyi savunan, dahası söz konusu röportaj ve makalede "ülkemizde de 'akıllı tasarım teorisi'ni savunanlar var" denerek özellikle işaret edilen kişi ben olduğum için, tüm bu iddialara cevap vermekte yarar görüyorum.
Akıllı Tasarım nedir?
Öncelikle "tekfir"i reddetmek gerek. Ben, Allah'a çok şükür ki, bir Müslüman'ım. Var olan herşeyi Allah'ın yarattığına, O'nun tek İlah ve Rab olduğuna ve diğer tüm İslami esaslara iman ediyorum. Hayatımın hiç bir döneminde bu hakikatlerden kuşku duymadım ve herhangi bir puta da inanmadım. Allah şaşırtmasın...
Peki söz konusu yazı ve röportajlarda "put" olarak tarif edilen ve dolayısıyla benim de "putperestlikle" suçlanmam sonucunu doğuran Akıllı Tasarım teorisi nedir?
Akıllı Tasarım, 90'lı yıllarda ABD'deki bir grup dindar bilim adamı tarafından başlatılan bilimsel bir hareket. Bu bilim adamları, kainatı ve canlıları rastlantılarla açıklamaya çalışan ateist teorilere ve özellikle de Darwinizm'e karşı çıkıyor. Darwinizm "her şey tesadüf" derken, Akıllı Tasarımcılar "hayır," diyorlar "canlılar tesadüfle değil tasarımla ortaya çıkmıştır."
Buradaki "tasarım" kelimesi ile "yaratılış" aslında aynı anlama geliyor. Zaten pek çok insan "Akıllı Tasarım" teorisinin savunanlara "yaratılışçı" diyor.
Teoriyi savunanların "yaratılış" yerine "tasarım" kelimesini tercih etmesinin en büyük nedeni, Darwinistlerin itirazlarını savuşturmak. "Yaratılış" dendiğinde, Darwinistler, "bu dini bir görüştür, dolayısıyla bilime dahil edilemez, çünkü bilim herhangi bir dini temel alamaz" diyorlar. Bilimsel yönden çürük olan Darwinizm'i bugüne kadar bu "yaygara" ile ayakta tuttular.
Akıllı Tasarımcılar ise diyorlar ki, "tamam, biz bu konuda hiç bir dini yaklaşım öne sürmüyoruz, sadece gelin bilimsel delilleri objektif olarak inceleyelim." Deliller ise canlılığın tesadüfle ortaya çıkmasının imkansız olduğunu açıkça gösteriyor. Akıllı Tasarımcıların bunu ifade ederken teknik bir dil kullanmalarının en önemli nedeni, karşı tarafın "bilimsellik" oyununu bozmak.
Bilim neyi gösterir?
Ancak sözkonusu teknik dilin bir nedeni daha var.
Bunu anlatmak için önce Harun Yahya'nın bu konuda Akıllı Tasarımcılara ve bana yönelik ithamına bakalım:
"Tüm evreni, canlı ve cansız varlıkları Allah yaratmıştır demek yerine konuşmalarında, evrende akıllı bir tasarım vardır gibi muğlak ifadelere başvuruyorlar."
Aslında ortada muğlaklık yok. Aksine çok açık ve net bir mantık ve metodoloji var. O da şu:
Eğer "dinimiz bize canlılık hakkında ne öğretiyor" diye sorarsak, açıklıkla "tüm canlıları Allah yaratmıştır" diyebiliriz.
Ama eğer "bilimsel deliller canlılık hakkında ne gösteriyor" diye sorarsak, "bilim, canlıların rastlantılarla oluşmadığını, bir tasarımla, yaratılışla ortaya çıktığını gösteriyor" diyebiliriz. Çünkü bilimin "tasarım"dan ötesini bilme ve tanımlama imkanı yoktur. Öyle bir hakkı da yoktur. O noktadan ötesini sadece Vahiy yoluyla bilebiliriz.
Nitekim canlıları yaratmış olan Yaratıcı'nın; Rahman ve Rahim, Alîm ve Hakîm olan Allah olduğunu, biz bilimden değil Kur'an-ı Kerim'den öğreniyoruz.
Dolayısıyla ben de bu konudaki tüm yazı ve konuşmalarımda, bilimsel yaklaşımların ve dini gerçeklerin arasındaki çizgiye dikkat ediyorum. Özetle, "biz Müslümanlar'ın iman etmekte olduğu yaratılış gerçeği, Akıllı Tasarım adı verilen bir bilimsel teori tarafından desteklenmektedir" diyorum.
Kaldı ki "Tasarım" kavramı da aslında İslam'a çok uygun. Allah'ın sıfatlarından biri "Musavvir", yani "Tasvir Eden". Bu sıfatın tecellerini tabiatta teşhis eden bir teori, neden İslam'a aykırı olsun ki?
Bilimsel teorilere ne gerek var?
Bu noktada şu soru sorulabilir: "Kuran bize yaratılışı öğretiyor zaten; bilimsel teorilere bakmaya ne gerek var?"
Şunun için gerek var: Çağımızdaki insanların çoğu Kuran'ı bir yol gösterici olarak kabul etmiyor. Buna karşılık büyük çoğunluğu "akıl ve bilim"in yol göstericiliğine inanıyor. İşte bu insanlara Kuran'ın doğru olduğunu göstermek için, akıl ve bilim yoluyla da aslında Kuran'ın öğrettiği gerçeklere gelindiğini anlatmak lazım.
Harun Yahya'nın itirazlarında ise, bu konuda bir kavram kargaşası dikkati çekiyor. Örneğin yaratılış konusunda şöyle demiş:
"Müslüman bu kesin gerçeğe iman eder ve bunun dışında birtakım felsefi arayışlara girmez. Böyle bir arayış içine girmek bir Müslümana yakışmaz. Böyle bir arayışa girmek, (haşâ) 'Kur'an, Allah'ın varlığını, yaratılışı ispatlamada yetersizdir, o yüzden 'akıllı tasarım teorisi'ne, bu teoriden de destek almaya ihtiyaç vardır' demek anlamına gelir ki, bu Müslümanca bir iddia olamaz."
Oysa Harun Yahya'nın bizzat kendisi, kader konusunu izah etmek için Einstein'in izafiyet teorisinden veya evrenin yaratılışını savunmak için Big Bang teorisinden bolca yararlanıyor. (Dahası, Harun Yahya imzalı kitaplar, Harun Yahya'nın şu günlerde "putperest, mason" diye mesnedsiz suçlamalarla hedef aldığı Akıllı Tasarım teorisyenlerinden alınan bilgilerle dolu. Söz konusu kitaplarda "doğadaki tasarım" kavramı da yüzlerce kez işleniyor.)
Yani Kuran'ın anlattığı hakikatlere işaret eden bilimsel teorileri gündeme getirmek, hiç de yanlış bir şey değil.
Yanlış olan, böyle yapan Müslümanlara "putperest" demek.
Tasarım putu?
Bu putperestlik suçlamasının nasıl yapıldığı da enteresan. Şöyle denmiş:
"İlkokulda okuyan bir çocuk dahi bilir ki, gökyüzünü, ceylanları, balıkları, kuzuları, elmayı, muzu, üzümü, portakalı yaratan Allah'tır, 'akıllı tasarım' değil."
Oysa, yine ilkokulda okuyan bir çocuk bile bilir ki, "tasarım" bir fail değildir. Fail'in yaptığı fiilin adıdır.
Nitekim ben "canlıları Akıllı Tasarım yaratmıştır" gibi saçma bir iddiada bulunmuyorum. "Doğada bir tasarım vardır ve bu tasarımı vurgulayan Akıllı Tasarım teorisi, canlıları Allah'ın yaratmış olduğunun bilimsel ifadesidir" diyorum.
Bunu çarpıtmak ve tasarım kavramının Allah'tan başka bir güç gibi öne sürüldüğünü iddia etmek, çok yanlış. Bediüzzaman Said Nursi de risalelerinde tabiattaki nakıştan, sanattan söz eder. Birisi kalkıp da Bediüzzaman'a "Allah'ın yerine nakış ve sanat putlarını öne sürüyor" diyebilir mi?
Tasarım yerine "yaratılış" desek, o zaman da "Yaratılış putu" ile mi suçlanacaktık?
Biraz insaf...
Selam üzerinize olsun...
Tüm bu tartışmada akılda tutulması gereken önemli bir nokta da, Müslümanlar arası üslup. Müslümanlar kuşkusuz farklı fikirlere sahip olabilirler. İslam'ın temel esaslarında birleştikten sonra da, bu farklı fikirler uyarınca farklı üslup ve yöntemler kullanabilirler. Dahası birbirlerine yapıcı eleştiriler de getirebilirler. Tüm bunlar son derece normaldir.
Normal olmayan, bir Müslüman'ı, Darwinistlere karşı çıkarken Akıllı Tasarım teorisine atıfta bulunduğu için "putperest" gibi göstermek, yani tekfir etmektir.
Kuran'da Allah bu tehlikeli düşünceye karşı inananları şöyle uyarır:
"Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız zaman gerekli araştırmayı yapın ve size selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak, 'Sen mü'min değilsin' demeyin." (Nisa Suresi, 94. ayet)
Ben bu ayetteki emre uyuyor, "ben Müslümanım" diyen hiç kimseyi tekfir etmiyor, öyle yapan Müslümanlara dahi "Allah'ın selamı üzerinize olsun" diyorum.
Ve bir de Bediüzzaman'ın şu önemli ilkesini hatırlatıyorum:
“Benim mesleğim haktır, daha güzeldir demeye hakkın vardır; fakat yalnız benim mesleğim haktır demeye hakkın yoktur.”
Bunun aksi bir tavır, Bediüzzaman'ın da dediği gibi, ihlassızlık olur.
Oysa ihlas imanın özüdür ve hepimize herşeyden fazla lazımdır.