Nasıl Var Olduğumuz Neden Önemlidir?
Bazı okurlar -- örneğin sayın "Müzmin Anonim" -- Akıllı Tasarım teorisinin ve dahası bu teorinin ele aldığı "yaşam nasıl var oldu" sorusunun niçin önemli olduğunu soruyor. Sorunun ardındaki yaklaşımı anlamak açıkçası çok kolay değil. Yeryüzündeki yaşamın nasıl var olduğu sorusu, biz insanların da nasıl var olduğu sorusunu içeriyor. Buna doğru cevap vermek ise önemli, çünkü verilen cevaplara göre farklı dünya görüşleri oluşuyor.
Yaşamın kökeni hakkında pek çok farklı görüş, açıklama, teori ve inanç bulunsa da, bunları temelde iki kategoriye indirgemek mümkün: Yaratılış ve rastlantısal (doğal süreçlerle) oluşum. Bunların farklı dünya görüşlerine ve inançlara zemin oluşturduğunu görmek ise çok zor değil. Birincisi teizme, yani Allah'ın varlığı fikrine ve dolayısıyla İlahi dinlere, ikincisi ise materyalizme ve ateizme uygun açıklamalar.
Dolayısıyla "yaşam nasıl var oldu sorusunu niçin önemli görüyorsunuz" diyenler, aslında "teizmi veya ateizmi kabul etmek arasında ne fark var" demiş oluyorlar. Bence çok büyük fark var ve dahası bu fark belki de insanlar arasındaki en temel ayrım noktası. Hayatın anlamı, amacı, izlenmesi gereken ahlaki değerlerin kaynağı gibi pek çok soruya verilecek cevaplar, bu ayrım noktasından hareket ediyor.
Akıllı Tasarım teorisinin işaret ettiği en önemli gerçek ise, teizmin aslında ateizme göre çok daha "rasyonel" (akılcı) olduğu. Son iki yüzyıldır modern dünyada çoğunlukla bunun tam aksine inanıldı. Ateizmin veya en azından agnostisizmin "rasyonel" yol olduğu, teizmin ve ona dayalı İlahi dinlerin ise salt "inanca" dayandığını ileri sürdü. (Bu, bazı dindarların, özellikle de Ortaçağ Katolisizmi'nin "fideist" -- yani "inançcı", dini kabul etmeyi hiç bir akılcı delil olmaksızın sadece inanmaya bağlayan -- yaklaşımıyla da desteklenmiş oldu.) Oysaki Kitab-ı Mukaddes'te ve Kuran'da, Allah'ın varlığını kabul etmenin akılcı bir değerlendirmeye dayanması öğütlenir.
Akıllı Tasarım teorisi, söz konusu "akılcı değerlendirmenin" yöntemlerinden biridir. Teori, en önemli öncüsü sayılan Phillip E. Johnson'ın ifadesiyle "teistik realizm"le uyumludur. Teistik realizme göre, Allah'ın varlığı somut bir gerçektir ve içinde yaşadığımız maddesel evrendeki işaretlerden çıkarsama yapılarak anlaşılabilir.
Bu noktadan sonra;
"Böyle şeylere ne gerek var, ben zaten inanıyorum" diyen dindarlar, fideizm yoluna girmiş olurlar ki, bunun sonucunda materyalizm karşısında yenik düşmeye başlarlar;
"Böyle şeyleri kabul etmiyorum, çünkü maddesel evrende, madde-ötesinin kanıtı olamaz" diyerek materyalizmi tartışılmaz bir önkabul olarak alan materyalistler ise, aslında aksine yönde bir fideizm uygulamış olurlar.
Teistik realizmin ve Akıllı Tasarım teorisinin çağrısı ise objektiftir: Gelin, kanıtlar bizi nereye götürüyorsa, oraya gidelim.