Darwin'e İman Da Sorgulanmalı
[28 Haziran 2005 tarihli Zaman gazetesinde yayınlandı.]
İman kavramından, Teistik dinlere iman kadar, ateizme ve materyalizme imanı da anlamak lazım. Darwinizm'i ısrarla savunanların bazıları, söz konusu “izm”lere imanları nedeniyle öyle yapıyor gibi duruyorlar; çünkü kanıtları tartışmak yerine itirazları diskalifiye etmeye çalışıyorlar.
Dizayn teorisini savunan bilim adamlarının çağrısı ise çok daha objektif: “Gelin kanıtları izleyelim; bizi hangi sonuca götürüyorlarsa götürsünler...”
Geçen hafta Radikal gazetesinde ilginç bir “Darwinizm fırtınası” esti. Önce, geçtiğimiz cuma günü, Türkiye'de bu teoriye cephe almakla ünlenmiş bir yazarın kitaplarını tanıtan tam sayfa bir ilan Radikal'de boy gösterdi.
Ertesi gün gazetenin genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, bunun yanlışlıkla Radikal'e “sızdığını” anlattı ve Darwin'in evrim teorisini savundu. Aynı gün İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Haluk Ertan'ın, Darwinizm'i göklere çıkaran bir yazısı, Radikal'ın yorum sayfasında yayımlandı. Bir sonraki gün Sayın Berkan, “Bilimsel teori ile dogma arasındaki temel fark” başlıklı yazısında konuyu yeniden ele aldı.
Yaşamın kökeni tartışması üzerinde yıllardır zihin yormuş, araştırma yapıp kalem oynatmış, en son da iki ay kadar önce Kansas Eyaleti Eğitim Bakanlığı'nda bu konuda “bilirkişi” olarak görüş bildirmiş bir yazar olarak, tüm bu “Darwinizm furyası” hakkında belirtilmesi gereken önemli noktalar görüyorum.
Bunların birincisi, tartışmanın hamasetten arındırılmasının gerekliliği. Hamasetin bir örneği, İsmet Berkan'ın da köşesinde haklı olarak eleştirdiği “Darwin Türk düşmanıydı” gibi argümanlar. Darwin'in Türkleri sevmemiş olması, elbette onun teorisini çürütmez. Bir insan bir yandan en koyu “Türk düşmanı” olup, öte yandan da son derece tutarlı bir teori kurmuş olabilir. Darwin'in kişiliği hakkındaki bu gibi zorlama suçlamaların yanında, çağdaş Darwinistlere yöneltilen “komünisttir, Maoist'tir, vatanı satar” gibisinden karalamalar da haksız ve çirkindir. Ancak hamasete kimi zaman diğer taraf da başvuruyor. Prof. Ertan'ın Darwin'in nasıl da yıllar boyu cefakârca araştırma yaptığını anlatırken, ona karşı çıkan herkesi “safsata tüccarı” diye yaftalamasında olduğu gibi... Tüm bunları -ve bu konuyla ilgilenen bazı insanların tartışmalı kişilik ve faaliyetlerini- bir kenara bırakıp, meseleyi sağduyuyla ve en önemlisi bilimle tartışmamız gerekiyor.
Darwin'e dinî ve bilimsel tepki
Türkiye'de konuyu ele alan pek çok insanın zihninde “bilimsel bir teoriye bağnazca tepki gösteren dinciler” tablosu var. Oysa durum o kadar basit değil. Öncelikle, Darwin karşıtlarının çoğundaki “dindarlığı” görürken, Darwin taraftarlarının çoğundaki “din karşıtlığını” da görmek gerekiyor. Darwin, din konusunda bir yorum yapmamış, örneğin “Tanrı yoktur” dememişti; ama bunu demeyi mümkün kılan teorisi ilk günden itibaren ateistlerin baş tacı oldu. Çünkü, günümüzün önde gelen evrimcilerinden Oxford zooloğu Richard Dawkins'e göre, Darwin ateistlere “entelektüel yönden tam tutarlı ateistler olma şansı sağladı”. Dolayısıyla “tarafgirlik”, her iki tarafta da vardır.
Nitekim Prof. Ertan da, Radikal'deki makalesinde, “din”, “öbür dünya” ve “safsata” kavramlarını üstüne basa basa aynı dizi içinde kullanarak, dine karşı gayet açık bir “taraf” sergiliyor.
Ama bu da o kadar önemli değil... Asıl önemli olan, Darwinizm'e yönelik çağdaş itirazların “din temelli” değil, “bilim temelli” oluşu. Elbette bazı insanlar, “Darwinizm'e karşıyım; çünkü inancıma aykırı” diyor; ama bugün bilim dünyasında tartışılan, bu değil. Tartışılan, Darwinizm'in bilimsel açmazları. İlk hücre nasıl var oldu? Canlı bedenlerindeki karmaşık biyokimyasal makineler nasıl ortaya çıktı? Genetik bilginin kökeni nedir? Neden bilinen tüm temel hayvan grupları (filumlar) aynı jeolojik dönemde (Kambriyen devirde) aniden, kendilerine benzer ataları olmadan ortaya çıktılar? Bu gibi sorulara Darwinistlerin verebildikleri doyurucu yanıtlar yok. Ve işin ilginç yanı, bilim ilerledikçe Darwinizm'in yanıtları değil, soruları, daha doğrusu sorunları artıyor.
Darwinistler “bilim elbette bunlara yanıt bulmamızı sağlayacak” diyorlar; ama bu durumda teori eldeki kanıtlara değil geleceğe yönelik bir umuda (yani inanca) dayalı hale geliyor...
Peki Darwinizm yaşamın kökenini açıklayamıyorsa, onu nasıl açıklamak gerek? Son yıllarda ABD'de gelişen “Akıllı Dizayn” (Intelligent Design) teorisi, işte bu soruya cevap getiriyor. Darwinizm, canlılığı doğa kanunlarının ve rastlantıların eseri olarak yorumlarken, bu teori üçüncü bir etken daha öne sürüyor: Dizayn!
Dizayn teorisi, “yaratılışçılık” değil. Çünkü Dizayn bilimsel kanıtlara, Yaratılışçılık ise dinî kaynaklara dayanıyor. Dizayn'ın dayanağı, Kitab-ı Mukaddes veya Kur'an değil; canlılardaki kompleks sistemler. Nemrut Dağı'nın tepesindeki heykelleri görünce, bunların “doğal etkilerle” oluşmadığını, dizayn edildiğini nasıl anlıyorsak, canlılığın dizayn edildiğini de öyle anlıyoruz. (Tabii bu akıl yürütmenin belirli bir metodolojisi de var, Baylor Üniversitesi matematikçisi Prof. William Dembski tarafından kurulan.[1])
“Canlıları kim dizayn etti?” sorusuna ise bilimin verebileceği bir cevap yok. Buna insanlar inançları ve felsefeleri doğrultusunda kişisel cevaplar verebilirler; ama bunlar bilimin alanı dışında. Bu nedenle Dizayn teorisi, dinlere uygun; ama dinî olmayan bir düşünce.
Genom projesi neyi kanıtladı?
Ve bu teori ABD'de giderek güçleniyor. Teorinin bilimsel merkezi durumundaki Discovery Insitute tarafından yayımlanan “Darwinizm'e Kuşkulu Bakış” deklarasyonunu imzalayan bilim adamı sayısı 400'ü aştı. Georgia, New Mexico, Ohio gibi eyaletlerde, Dizayn teorisinin bazı argümanları, Darwinizm'e alternatif olarak ders kitaplarına girdi. Kansas'taki durum ise önümüzdeki haftalarda belli olacak. Türkiye'deki Darwinistler ise tüm bu bilimsel muhalefete “dincilik” diye dudak büküp, sonra da Darwinizm'in aslında her şeyi gümbür gümbür açıkladığını ileri sürüyorlar.
Örneğin Prof. Ertan, “insan genom projesi”nin evrime ilişkin çok güçlü bilgiler ortaya koyduğunu ileri sürmüş. Oysa söz konusu proje hiç de öyle bir sonuç vermedi. Aksine, denebilir ki, canlılığın kompleksliğini biraz daha açığa vurarak, Dizayn tezine destek sağladı. Projeyi yürüten Celera Genomics şirketinin bilim adamlarından Gene Myers'ın şu sözleri, medyada hayli yankı bulmuştu: “Beni şaşırtan, yaşamın mimarisi. Sistem olağanüstü derecede kompleks. Tasarlanmış gibi.” [2]
Bu kadarcık bir yazı, bu konudaki bilimsel kanıtları tartışmak için yeterli değil elbette. Ama hemen belirteyim ki, Darwinizm'i savunan herkesle, her yerde ve her şartta tartışmaya hazırım; çok da iyi olur.
Burada asıl olarak meselenin özüne dair bir şey söylemek lazım. Onu da aslında Sayın Berkan zaten söylemiş. Şu ifadesine katılmamak elde değil: “Bilimin temeli kuşkuculuktur; dinin ise iman. Bilimde imanın yeri yoktur.”
Çok doğru. Ancak elbette buradaki iman kavramından, Teistik dinlere iman kadar, ateizme ve materyalizme imanı da anlamak lazım. Darwinizm'i ısrarla savunanların bazıları, söz konusu “izm”lere imanları nedeniyle öyle yapıyor gibi duruyorlar; çünkü kanıtları tartışmak yerine itirazları diskalifiye etmeye çalışıyorlar.
Dizayn teorisini savunan bilim adamlarının çağrısı ise çok daha objektif: “Gelin kanıtları izleyelim; bizi hangi sonuca götürüyorlarsa götürsünler...”
1) Bkz. William A. Dembski, “The Design Inference: Eliminating Chance through Small Probabilities ”, Cambridge University Press, 1998.
2) “Human Genome Map Has Scientists Talking About the Divine”, San Francisco Chronicle, 19 Şubat 2001.
28 Haziran 2005 tarihli Zaman gazetesinde yayınlanmıştır.