Türkçe Yazılar

"Sünni Refleksi" Üzerine

[23 Şubat 2005 tarihli Referans gazetesinde yayınlandı] Kuran-ı Kerim'deki bir ayette, inananlara, kendilerinin bağlı oldukları grup aleyhine de olsa, adaleti savunmaları emredilir. Adalet kavramı hakkında bir insanın edinebileceği en doğru kıstası açıklayan bu ayet, Türkiye'de son günlerde tartışılan "Sünni refleksi" üzerine aklıma geldi... Kuran-ı Kerim'deki bir ayette, inananlara, kendilerinin bağlı oldukları grup aleyhine de olsa, adaleti savunmaları emredilir: "Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın..." (Nisa Suresi, 135. ayet) Adalet kavramı hakkında bir insanın edinebileceği en doğru kıstası açıklayan bu ayet, Türkiye'de son günlerde tartışılan "Sünni refleksi" üzerine aklıma geldi... Sünni refleksi, özetle, Türkiye'nin ezici çoğunluğunu oluşturan Sünni Müslümanların, başta Irak olmak üzere diğer ülkelerdeki Sünni gruplara "kalbi yakınlık" göstermesine deniyor. Irak'taki ABD birliklerine yönelik direnişi "Sünni direnişçiler" yürüttüğü için, Türkiye'de bir çok insanın kalbi o direnişçilerden yana atıyor. Öte yandan, Sünnilikle de Islam'la da hiç bir ilgisi olmayan, aksine koyu anti-İslami bir ideolojiye sahip olan aşırı solcu bazı ideologlar da, kendi kadim Amerikan düşmanlıklarına bu sayede yandaş buldukları için, "Sünni refleksi"ni daha bir körüklüyorlar. Aslında her şey bir yana sırf bu olgunun bile "Sünni refleksi" sahiplerini bir durup düşündürmesi lazım. Sormaları gerek, "Biz nasıl oldu da Doğu Perinçek ile aynı çizgiye geliverdik" diye... Irak'ta Gerçekten Ne Oluyor? Peki Irak'ta ne var? Ne oluyor? Bunu en baştan açıklıkla ortaya koyalım: ABD, bu ülkeyi, Saddam Hüseyin diktasını devirmek amacıyla işgal etti. "Buna ne hakkı vardı" diyebilirsiniz ve anlarım. Ben de savaşa taraftar değildim. Saddam'ı sevdiğim için değil, ama her savaşın masum insanların hayatına mal olacağını bildiğim için. Ama artık savaş oldu. Geriye dönüp bunu değiştirme şansımız yok. Savaşın sonunda da gerçekten Saddam rejimi yıkıldı. Kötü mü oldu? Saddam, 20. yüzyılın en acımasız, baskıcı, zalim diktatörlerinden biriydi. Kendi vatandaşlarının onbinlercesini işkenceden geçirtti, öldürttü. 80'lerin başında İran'ı, 90'ların başında da Kuveyt'i işgal ederek, yüzbinlerce masum insanın daha kanına girdi. Halkı açlık çekerken yaptırdığı onlarca şatafatlı sarayda nasıl sefa sürdüğünü ise, rejimi yıkıldığında hep birlikte gördük... Ve Saddam Sünni idi. Dahası bir "Sünni azınlık iktidarı"nı yönetiyordu. Peki şimdi biz "Sünni refleksi" gösterip de, Saddam rejimine özlem mi duyacağız? Ya da bu rejimi diriltmek, demokrasiyi sabote etmek için Şii camilerini bombalayan "direnişçi"lere sempati mi besleyeceğiz? Bir Sünni Müslüman olarak ve Kuran'ın "yakınlarınız aleyhine de olsa adaleti gözetin" prensibine dayanarak, bu sorulara kesin bir "hayır" cevabı veriyorum. Aynı prensibe dayanarak, Irak'taki demokrasi sürecini sonuna kadar destekliyorum. Irak'taki Sünniler'in artık "azınlık" olduklarını kabul etmelerinin vakti geldi. Bu ülkenin yüzde 20'sini oluşturuyorlar. Şiiler yüzde 60, Kürtler ise (Türkmenler ve Asurilerle birlikte) yüzde 20'lik bir nüfus payına sahipler. Herkesin kendi nüfusuna uygun bir temsile sahip olacağı ve tüm Iraklılar'ın ortak çıkarlarını koruyacak bir rejimin kurulması gerekiyor. Böyle bir rejim elbette bir günde kurulmuyor. Evet, 30 Ocak'taki seçimlerde usülsüzlükler yapıldı. Kürtler'in bazı haksız girişimleri sonucunda, Türkmenler ve Asuriler yeterince temsil imkanı bulamadılar. Sünniler'in çoğu seçimi boykot etti. Ama seçimlerin beklenmeyen başarısından sonra durum değişti. Türkmenler, "keşke Kürtlerle seçim ittifakı yapsaydık" diye hayıflanıyor. Sünni liderler şimdi demokratik sürece katılmak, Yeni Irak'ın bir parçası haline gelmek istiyorlar. Bizim Irak'ta kör-topal da olsa işlemeye başlamış olan demokratik sürece katkıda bulunmamız gerekiyor. Arap, Kürt ve Türkmen kardeşlerimizi barış içinde bir arada yaşayatabilecek bir çözümü tüm kalbimizle istemeli ve desteklemeliyiz. Sudan, Afganistan, Filistin "Sünni refleksi" hakkındaki aynı özeleştiriyi başka coğrafyalara bakarken de yapmak lazım. Örneğin Sudan'ı, Afganistan'ı, Filistin'i düşünürken... Sudan'daki Sünni Arap rejim, Darfur bölgesindeki farklı etnik köken ve mezhepteki Müslümanlara karşı soykırım uyguluyor. Buna kayda değer bir tepki gösteriyor muyuz? Afganistan'daki Sünni Taliban rejimi, son derece barbar, bağnaz ve zalimdi. Onbinlerce Şii Müslüman öldürdüler, kadınları hiç bir Kurani dayanağı olmayan korkunç bir baskı altına aldılar. Taliban'a yeterince tepki gösterdik mi? Ve en can alıcı mesele: Filistin. Filistin halkının bağımsızlık mücadelesine elbetteki sempati duyuyor, İsrail işgalinin sona ermesini istiyoruz. Ama Filistinli militanların, İsrail'in sivil halkına karşı düzenlediği saldırılara ne tepki verdik? Tel-Aviv veya Kudüs'teki Yahudi çocuklarını bombalayan zihniyete de, "Sünni direniştir" diye yakınlık mı duyuyoruz yoksa?... Unutmayalım ki eğer hakkaniyetli bir "Sünni refleksi" varsa, o da adaleti savunmaktır. Ve adalet, demokrasiyi, barışı, özgürlüğü gerektiriyor. 23 Şubat 2005 tarihli Referans gazetesinde yayınlanmıştır.
All for Joomla All for Webmasters