Kürtler de Bizim Soydaşımız
[10 Şubat 2005 tarihli Referans gazetesinde yayınlandı]
Kuzey Iraklı Kürtler de, aynı ordaki Türkmenler gibi, bizim akrabalarımız. Türkiye nüfusu "Türkler'den, Kürtler'den ve diğer anasır-ı İslam"dan oluştuğuna göre, Kuzey Iraklı Kürtler de soydaşlarımız.
Peki bu soydaşlarımıza hiç kulak veriyor muyuz?
-----------------
Mustafa Kemal Paşa, 1 Mayıs 1920 günü, yeni açılmış olan Meclis'in kürsüsünden şöyle diyordu:
"Yüksek Meclisinizi teşkil eden insanlar yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürt değidir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden oluşan anasır-ı İslamiye'dir."
Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı boyunca ısrarla ifade ettiği bu "kardeşlik vizyonu" sayesinde, Kürtler Ankara hükümetine büyük bir destek verdiler. Kurtuluş Savaşı'nı, Türkler ve Kürtler omuz omuza kazandık.
Bugün ise her şey tersine dönmüş durumda. Kuzey Iraklı Kürtler kendilerince bir "kurtuluş mücadelesi" içindeler. En büyük engel olarak da Türkiye var karşılarında.
Kuşkusuz bu noktaya gelişimiz, 80 yıllık karmaşık bir tarihsel süreç sonucunda oldu. Ulus-devletin kuruluşu, kendilerini dışlanmış hisseden Kürtlerin isyanları, bunların bastırılışı, Kuzey Irak'ın kaybedilişi, yeni isyanlar, ve en sonunda da korkunç PKK terörü...
Tüm bunlar meseleye 1920'de olduğu gibi bakmamıza izin vermiyor. Oysaki hiç değişmemiş bir gerçek var: Kuzey Iraklı Kürtler de, aynı ordaki Türkmenler gibi, bizim akrabalarımız. Türkiye nüfusu "Türkler'den, Kürtler'den ve diğer anasır-ı İslam"dan oluştuğuna göre, Kuzey Iraklı Kürtler de soydaşlarımız.
Peki bu soydaşlarımıza hiç kulak veriyor muyuz?
"Kuzey Irak kamuoyu"
Türkiye pek çok konuda başka toplumların kamuoyunu hesaba katıyor. "Amerikan kamuoyu"nu dikkate alıyor, bir TV dizisinde Türkler hakkında en ufak bir olumsuzluk geçse, tepki gösteriyor. "Avrupa kamuoyu" bir o kadar önemli ve kendimizi Avrupalılara sevdirmek için yollar düşünüyoruz.
Peki ya "Kuzey Irak kamuoyu"? Orada yaşayan Kürtler bizim hakkımızda ne düşünüyor? Bundan haberimiz var mı?
Gelin, bunu Kuzey Irak'lı bir Kürt'ün gözünden görmeye çalışalım: Türkiye onun için sınırın ötesinde, güçlü bir ülke. Ancak bu gücüyle 80 yıldır yaptığı işlerden biri "Kürt diye bir şey yoktur" diye ısrar etmek olmuş. "Ben Kürd'üm" demeyi bile onyıllarca yasaklamış. Hatta sırf bu cümleyi söyledi diye insanları hapse atmış. Emniyet birimlerinin "bölge"de yaptığı işkenceler, ayyuka çıkmış. Ankara, Kuzey Irak'taki Kürtlere katliam yapan Saddam Hüseyin ile gayet sıcak ilişkiler geliştirmiş. Hatta Türkiye'nin Bülent Ecevit gibi bazı liderleri Saddam ile "Üçüncü Dünyacı dayanışmacılık" içine bile girmiş. Türk uçakları arada bir gelip Kuzey Irak dağlarını bombalamış. Eskiden "Türkmen" lafını ağzına bile almayan Ankara, Kürtler'in Saddam'dan kurtulmaya başlamaları üzerine birden bire "Türkmen kartı"na başvurmaya karar vermiş. Türkmenleri riske eder şekilde...
Şimdi de aynı Ankara, "Kürtler'e, Kerkük petrollerini bıraktırmayız" diye sert açıklamalarda bulunuyor. Elbette Kerkük petrollerinin karının tüm Iraklılar tarafından eşit şekilde paylaşılmasını istemek, haklı bir politika. Ancak "eşit paylaşım" üzerinde ısrar etmekle, Kürtlere esip-savurmak, "gelir işgal ederiz" tehditleri göndermek arasında belirgin bir "üslup farkı" var.
Peki bütün bu geçmişi yaşayan ve söz konusu "üslup" ile muhatap olan bir Kuzey Iraklı Kürt, sizce Türkiye hakkında ne düşünmeli?
Ve daha da can alıcı soru şu: O Kuzey Iraklı Kürt'ün, sınırın bu yanındaki akrabası ne düşünmeli?
Abdülhamid ve Özal
Eğer "bize ne Kürtlerin fikrinden, güçlü ülkeyiz, dediğimizi yaptırırız" derseniz, yanılırsınız. Bu "kafa", 80 yıldır Kürt sorununa bir çözüm getiremedi.
Oysa daha önceleri Sultan Abdülhamid Kürtleri kazanmayı bilmişti. Bugün "Kuzey Irak" dediğimiz coğrafya da dahil olmak üzere, tüm "Güneydoğu"yu silahla değil, yardımla, dostlukla, eğitimle, ekonomik gelişmeyle, "kardeşlik" duygusuyla Osmanlı'ya bağlamıştı. Bu nedenle ona "Kürtlerin babası" diyorlardı.
Yakında tarihte bir de Turgut Özal aynı akıl, sağduyu ve vizyonu gösterdi.
Bunun unutulduğunu da sanmayın. Gidin Kuzey Irak dağlarına, "Turgut Özal'ı nasıl bilirdiniz" deyin,
insanların onu saygıyla andıklarını göreceksiniz.
Eğer AKP hükümeti Kuzey Irak konusunda doğru bir politika izlemek istiyorsa, tanımladığı "muhafazakar" çizginin yakın tarihteki en iyi temsilcisi olan Özal'ın yolunu izlemeli.
O yol "Kürt düşmanlığı"ndan değil, Kürtleri kazanmaktan geçiyor...