Irak Gerçekten Parçalanabilir-Sünniler Tarafından
[28 Aralık 2004 tarihli Referans gazetesinde yayınlandı]
Uzun zamandır tartışılan, çoğu zaman da aslı olmayan komplo teorilerine malzeme olan bu parçalanma senaryosu, bugün gelinen noktada daha önce hiç olmadığı kadar olası.
Ancak Irak'ı parçalamak isteyen güç, sözkonusu komplo teorilerinin baş aktörü ABD değil. "Sünni Üçgeni"ndeki direnişi yürüten, Amerikan ordusuyla çatışan, Türk şoförleri kaçırıp öldüren, sık sık Şii hedeflerini vurarak provokasyon yapan Sünni militanlar.
-----------------
90'lı yılların başından bu yana "Irak'ın parçalanması" senaryosu tartışılır durur. Senaryonun en korkulan unsuru, ülkenin kuzeyinde bir Kürt Devleti kurulmasıdır. Türkiye'deki yerleşik görüşe göre bu "kabul edilemez", çünkü öyle bir Kürt devleti Türkiye içindeki Kürtleri de cezbedebilir.
Uzun zamandır tartışılan, çoğu zaman da aslı olmayan komplo teorilerine malzeme olan bu parçalanma senaryosu, bugün gelinen noktada daha önce hiç olmadığı kadar olası.
Ancak Irak'ı parçalamak isteyen güç, sözkonusu komplo teorilerinin baş aktörü ABD değil. "Sünni Üçgeni"ndeki direnişi yürüten, Amerikan ordusuyla çatışan, Türk şoförleri kaçırıp öldüren, sık sık Şii hedeflerini vurarak provokasyon yapan Sünni militanlar.
Bunlar iki ayrı kanattan oluşuyor: Birincisi Saddam Hüseyin diktası zamanında palazlanmış ve eski rejime özlem duyan "Baasçılar". Diğeri ise El-Kaide ve benzeri "İslamcı" terör örgütleri.
İşin ilginç yanı, Sünni teröristlerin yürüttüğü kanlı savaşın sadece ABD'yi değil, Irak'ın çoğunluğunu oluşturan Şiiler'i de hedef alması. Bunun son örneği, 30 Ocak seçimlerinin en büyük favorisi olarak gösterilen Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi lideri Abdülaziz el Hakim'e düzenlenen bombalı saldırı oldu. 13 kişiyi öldüren, 39 kişiyi de yaralayan saldırıdan sağ kurtulan Abdülaziz el Hakim, bunun "Baasçılar"ın işi olduğunu açıkladı.
"Oy Veren Canından Olur"
Öte yandan Irak'ın en büyük Sünni partisi olan Irak İslam Partisi, şartların sağlanamadığını belirterek seçimlerden çekildi. Sünni militanların "seçimde oy veren canından olur" tehditleri de zaten uzun süredir devam ediyor.
Peki Sünniler seçime neden karşı? Cevap açık: Irak'ta azınlığı oluşturuyorlar ve özgür bir seçimden bir Şii iktidarı çıkması kaçınılmaz gözüküyor. Ülkeyi kurulduğundan bu yana "azınlık iktidarı" ile yöneten Sünniler, bunu demokratik bir süreç içinde terk etmeye razı gözükmüyorlar.
Kısmen benzer bir durum ülkenin kuzeyindeki Kürtler için de geçerli. Kürtler, şimdiye kadar "Sünni Arap yönetimi" altında yaşamaktan zaten hep şikayetçiydiler. Bunun üstüne bir de "Şii Arap yönetimi"ni kaldırmaya pek hevesli gözükmüyorlar. Dahası Irak'taki Şiiler'de dini eğilim çok güçlü ve çoğu yorumcuya göre Şii egemenliğindeki bir Irak, giderek İran'a benzeyerek "teokrasi" kimliğine bürünecek.
Tam da aynı nedenle artık bazı Amerikalılar "Irak'ın Üçe Bölünmesi"nden ciddi ciddi söz etmeye başladılar. Amerikan dış politikasının duayeni Henry Kissinger, "Irak'ta Şii teokrasini dayatmaktansa, birbiriyle çekişen etnik gruplara kendi hükümetlerini kurma izni verebiliriz" diyor.
Ortadoğu uzmanı Christopher Catherwood, İngiliz "The Times" gazetesindeki köşesinde, "Irak Hakkındaki Her Şey, Onu Üçe Bölün Diyor" diye yazıyor. Catherwood, Yugoslavya örneğini veriyor: Ona göre Tito'nun zoraki bir arada tuttuğu bu ülkenin 90'lı yıllarda parçalanması, Saddam sonrası Irak için de bir emsal oluşturuyor.. ABD'nin eski Hırvatistan Büyükelçisi Peter Galbraith de aynı "emsal"e inanıyor.
Türkiye Ne Yapmalı?
Peki bu senaryolar gerçeğe dönüşür de, Irak bir şekilde üçe bölünürse Türkiye ne yapmalı?
Bu konuda Ankara'nın "kırmızı çizgiler" çektiğini hepimiz biliyoruz. Ama gerçekçi olmak gerekirse, Türkiye'nin bu konuda yapabileceği bir şey yok. AB'ye üyelik sürecindeki bir Türkiye'nin, "Kürt Devletini önlemek" amacıyla Kuzey Irak'ta bir askeri maceraya girişmesi düşünülemez.
Kaldı ki, prensip olarak da, başka bir ülkenin halklarının geleceği hakkında kendimizde belirleyici bir otorite vehmetmemiz pek doğru değil. Eğer Irak'ta Kürtler, Şiiler ve Sünniler "bölünmeye" anlaşırlarsa, başkalarına sadece "hayırlı olsun" demek düşer. Türkiye bu bölünmeyi tasvip etmeyebilir, ama güç kullanarak engellemeye kalkması hem haksız hem de çılgınca olur.
Elbette bu durumda "Kuzey Irak'taki Kürdistan, bizim Kürt vatandaşlarımızı cezbederse ne olacak" sorusu karşımıza çıkıyor. Bunun tek bir cevabı var: "Eğer Kürt vatandaşlarımıza özgür, demokratik ve müreffeh bir ortam sunabilirsek, böyle bir cazibe doğmaz."
İyi ki "Irak'ın bölünmesi"nin gündeme geldiği şu sıralarda, Türkiye Avrupa Birliği yolunda...