AKP için 'İslamcı' deniyor, 'muhafazakâr' deniyor. Bu sıfatlarla anılmayan toplumsal kesimler kadın-erkek ilişkilerinde nasıl davranıyor, bu toplumda?... Kurulduğundan beri içine bir kere kadın ayak basmamış bütün o kahveleri düşünün. Oyun oynayan, fosur fosur duman saçan o adamlar 'şeriatçı' mı hepsi birden? İçeri giren kadına kötü kötü bakmayı AKP mi öğretti onlara?... Devrimci köylünün köyünde, evinde kaldım. Aile reisi Mao'cu olmuştu. Aile içinde herkes de onu izlemişti, doğal olarak. Ama o kalabalık ailede ev halkı akşam yemeğine bir arada oturmuyordu. Yemek, ayrı odalarda yeniyor, bizim oturduğumuz odaya kadınlar yalnız dolu tabak getirip boş tabak götürmek için geliyorlardı...Kısacası toplumumuzda kadını "ikinci sınıf vatandaş" olarak görme yönünde bir eğilim gerçekten de var. Ama bu İslam'ın veya ona inanan "dincilerin" ürettiği bir sorun değil. Dine de bulaşmış, ama aslında dinin değil geleneklerin ürettiği bir sorun. Çözümü için bir taraftan din ile geleneği ayrıştırmak, bir taraftan da gelenek üstünden dine saldıran bağnaz seküleristlerin propagandasını etkisizleştirmek gerek...
Kadına Ayrımcılık, İslam'dan mı, Gelenekten mi?
AKP'li bir bakanın eşinin ayrı bir masada yemek yemesi üzerine, medyadaki "sekülerist düşünce polisi" yeniden ayağa kalktı ve "dincilerin bağnazlığı" üzerine koro halinde söylenmeye başladı. Bu söylenmenin ne denli yüzeysel ve bilgisizce olduğu, Taha Akyol'un köşesinde iyi izah edilmiş. Murat Belge ise Radikal'deki yazısında aynı konuda şu yorumu yapmış: