Doğan Grubu Efsanesi
[16 Eylül 2009 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
Ben, Star'daki yazılarımın yanısıra, 2006 yılından bu yana bir başka gazetede daha köşe yazarlığı yapıyorum. Geçen yıla kadar adı Turkish Daily News idi, o zamandan beri de Hürriyet Daily News. Adından da anlayabileceğiniz gibi Hürriyet bünyesine bağlı ve Doğan Grubu'na dahil bir gazete bu. Zaman Grubu'nun çıkardığı Today's Zaman ile birlikte Türkiye'nin İngilizce dilde yayın yapan iki günlük gazetesinden biri. Bu gazetelerin epey düşük olan tirajlarından daha yüksek bir itibar ve etkileri var. Çünkü başta diplomatlar olmak üzere Türkiye'yi izleyen yabancıların hemen hepsi bu gazeteleri okuyor. Bunlarda yayınlanan haber ve yorumlar dış dünyanın Türkiye algısını etkiliyor.
Peki ben ne yazıyorum Doğan Grubu'na ait bu İngilizce gazetede?
Star'da ne yazıyorsam onu, hatta daha fazlasını. Özellikle de, “İslamcı” ve “laik” kelimelerini duyunca, birincisinin otoriter ötekisinin ise demokrat anlamına geldiğini sanmaya epey eğilimli olan Batılılar'ın “algı bozukluğu”nu düzeltmeye çalışıyorum. Türkiye'deki nev-i şahsına münhasır laikliğinin matah bir şey olmadığını, bunu temel alan Kemalizm'in otoriter ve anti-demokrat bir ideoloji olduğunu anlatıyorum. Hemen her hafta CHP'ye, Anayasa Mahkemesi'ne, Yargıtay'a, siyasete burnunu sokan generallere, ulusalcılara, Ergenekonculara, artık Allah ne verdiyse mevsimine göre her türlü “laikçi”ye verip veriştiriyorum. 367 tezgahı ve kapatma davası sırasında AK Parti'yi öyle-böyle savunmadım. Nitekim yazılarımı okuyan kimi Beyaz Türkler'den gazete yönetimine “böyle Akepe yanlısı şeriatçılara nasıl yazı yazdırırsınız, Batılıları kandırmasına nasıl izin verirsiniz” diye öfkeli mesajlar geldiğini de biliyorum.
Buna rağmen bugüne dek bir kez bile bana gazete yönetiminden uyarı gelmedi. “Biz Doğan Grubu olarak laikçiyiz, senin yazılar haddi aşıyor” diyen olmadı. Hele de “biz grupça hükümeti devirmeye karar verdik, sen de ona göre ayar ol” diye bir “talimat” hiç duymadım.
Bunları anlatmamın sebebi, Doğan Grubu hakkında son dönemde oluşan karikatürün yanlışlığını vurgulamak. Evet, bu grupta Kemalist/laikçi çizgi ağır basıyor, hatta ulusalcılık bile yankı buluyor, ama bunun arkasında bir “merkezi kontrol”, Aydın Doğan'dan veya diğer yöneticilerden gelen bir talimat yok. Dolayısıyla dayatılan bir “tek seslilik” de yok.
Aslında bunu görmek dışarıdan bakıldığında da mümkün. Oturun, bu grubun gazetelerinin yazarlarına tek tek bakın. Sadece “post-modern darbe” heveslileri değil, demokrasiyi inançla savunan ilkeli kalemler de var. İsimlerini sanırım hepimiz sayabiliriz. Dahası gruptaki gazetelerin çizgisi de birbirinin aynı değil. Radikal ile Vatan bir mi?
Peki nereden çıkıyor bu “Doğan Grubu efsanesi”?
“Fethullah Gülen efsanesi” (yani Gülen cemaatini Türkiye'nin her yanını sarmış bir şer odağı olarak görme paranoyası) nereden çıkıyorsa, oradan: Biz Türkler, bilmediğimiz, tanımadığımız toplumsal kesimler hakkında fanteziler ve komplo teorileri üretmeye çok eğilimliyiz.
Bir defasında koyu İslamcı bir gençle sohbet etmiştim. Hürriyet'te yazan herkesin mason olduğuna, hatta gazetenin bodrum katında bir “gizli mason locası” bulunduğuna inanıyordu. “Loca filan yok vallahi kardeşim” dedim. “Benim sık sık yolum düşüyor: yemekhane, berber ve terzi var!”
Doğan Grubu'nda niye bu kadar çok “laikçi” kalem olduğunun cevabı ise komplo teorilerinde değil, toplumun kendisinde gizli. Bu kalemler var, çünkü bunları okuyup beğenen, para verip gazetelerini satın alan geniş bir toplumsal kesim var. Medya, toplumu yoktan yaratmıyor. Toplumda zaten var olanı yansıtıyor.
Onun için de mesele “laikçi kalemleri tasfiye etmek” değil, onları beğenerek okuyan kitleleri nasıl kazanmak gerektiği meselesidir.