Türkçe Yazılar

ABD İran'ı Vuracak Mı?

[25 Ağustos tarihli Star gazetesinde yayınlandı] NEW YORK - ABD Başkanı Bush'un giderayak İran'a saldıracağı yönünde kehanetler son günlerde Türk medyasında çoğaldı. Aslında aklı başında herkes, “Tahran rejiminin nükleer programını durdurmak” bahanesiyle yapılacak böyle bir saldırının tam anlamıyla bir çılgınlık olacağını, tüm bölgeyi kaosa sürükleyeceğini görüyor. Ama Bush yönetiminde etkin olan şahinlerin hiç de aklı başında olmadıklarını defalarca gördük. Şimdi aynı ekip, özellikle de Başkan Yardımcısı Dick Cheney etrafında konuşlanmış neo-conlar, 2008 bitmeden bir savaş daha çıkarabilir mi? Başta dediğim gibi, Türkiye'de son günlerde bu soruya “evet” cevabı verilir oldu. Ancak ben “muhtemelen hayır” deme eğilimindeyim. Çünkü, Türkiye'nin aksine, Amerika'da “İran ha vuruldu, ha vurulacak” havası yok. Konuyu yakından bilenler de, genellikle “pek sanmıyorum” cevabını veriyor. Öyle ki, Amerikan dış politikası hakkında çok sözü geçen bir düşünce kuruluşunda çalışan ünlü bir uzman, “İran yakında vurulacak mı?” şeklindeki soruma ‘yoo, o da nerden çıktı” gibi bir cevap verdi. Ülke gündeminin şu anda başkanlık seçimine odaklandığını, siyasi elitler arasında da hararetli bir İran tartışması yaşanmadığını söyledi. İran'ın bomba yapma aşamasına o kadar da yakın olmadığını, bunun belirli bir zaman gerektireceğini, dolayısıyla bu meselenin “bir sonraki Başkana” kalacağını belirtti. Ve dahası şöyle dedi: “Eğer birisi İran'ı vuracaksa, bunun ABD'den çok İsrail olma ihtimali daha yüksek. İsrailliler, İran'ın nükleer silaha kavuşmasına engel olma konusunda daha kesin ve kararlı. Washington'da ise ‘nükleer bir İran istemiyoruz, ama öyle olsa da dünyanın sonu gelmez' diyenler var.” Aslında tam da bu noktada ilginç bir tartışma yaşanıyor bir süredir Amerika'da. Bazı siyasi yorumcular, “Sovyetler Birliği'nin de tonlarca nükleer silahı vardı, ama bunu kullanmadı, çünkü nükleer bir savaşın kendini de yok edeceğini biliyordu” diyor. Buna karşı çıkan şahinler, özellikle de koyu “İsrailci” yorumcular ise, şöyle bir argüman kullanıyor: “İran'ın durumu Sovyetler'den farklı. Şehidlik inancı ve dahası Şiilik'teki ‘ahir zaman' ve ‘Mehdi' düşüncesi, İranlıları bir ‘kıyamet senaryosu'na sürükleyebilir. Tahran, ‘ölenler şehit, kalanlar gazi' mantığıyla milyonlarca vatandaşını göz kırpmadan nükleer ateşe atabilir.” Bu, kanımca çok abartılmış bir korku. Ama İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın sivri ve tehditkar dili, bu korkunun “pazarlanması” için mükemmel bir fırsat sunuyor. Eğer bugün aynı koltukta bir önceki Cumhurbaşkanı Hatemi gibi aklı başında ve ılımlı bir lider olsaydı, gerginlik çok daha düşük olurdu. Peki ama İsrailliler “kıyamet senaryosu”na gerçekten inanıyor mu? Bunu kendilerine sorunca, “risk alamayız, bir soykırım yaşadık, bir tane daha yaşanmaması için her tehlikeyi baştan bertaraf edeceğiz” diyorlar. Bir ikinci ve belki de daha gerçek bir açıklama ise, İsrail'in “nükleer saldırı”dan çok, “nükleer korku”dan korkuyor oluşu. İran'ın nükleer silah sahibi olduğu bir dünyada, İsrail'in bir tür “ulusal fobi” geliştireceğini, başka ülkelerdeki Yahudilerin buraya göç etmek istemeyeceğini, hatta bazı İsraillilerin “güvenli” ülkelere göçeceğini, sonuçta Siyonist projenin çökeceğini düşünüyorlar. Tüm bunlara eklenmesi gereken bir başka nokta da, İran'ın vurulması fikrinin sadece İsrailliler değil, başta Suudiler olmak üzere kimi Sünni Araplarca da alttan alta desteklenmesi. Konuştuğum Amerikalı uzman, “bu İran çok tehlikeli, niye bir şey yapmıyorsunuz” diyen pek çok “Arap şeyhi” olduğunu söylüyor. Kuşkusuz en iyi çözüm, İran'ın radikal tavrını bırakıp, Türkiye'nin de tavsiye ettiği “uzlaşma” yolunu seçmesi. Görünen o ki bunun için hala zaman var ve kapımızda yeni bir savaş henüz yok.
All for Joomla All for Webmasters