AK Parti'yi Kapatan, ‘Kürdistan' Yolunu Açar
[7 Nisan 2008 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
Eğer Yargıtay Başsavcısı'nın iddianamesi Anayasa Mahkemesi tarafından haklı bulunur da AK Parti kapatılırsa bu işe en çok kim sevinir, biliyor musunuz? Elbette bizzat Yargıtay Başsavcısı ve onun “dünya görüşünü” paylaşanlar. Yani “devlet”in epey bir kısmı ve de CHP. (Zaten biri, ötekinin “sivil” kanadı.)
Ama sadece o kadar değil. Bu işe çok sevinecek ve bundan bir hayli karlı çıkacak birileri daha var: Abdullah Öcalan ile onun “dağdaki” ve “ovadaki” arkadaşları.
Neden mi? Çünkü AK Parti, terör örgütü PKK'nın ve onun “siyasi kanadı”nı oluşturan hareketin bugüne kadar karşılaştığı en büyük tehlikeydi. TSK'nın yarattığı “askeri tehlike” kuşkusuz onları feci şekilde vuruyor ve canlarını yakıyordu. Ama “askeri çözüm” PKK'nın tabanını daraltmıyor, tam tersine kemikleştiriyordu. Köyleri yakılan ve jandarma tarafından bir gecede göçürülen insanlar PKK'ya muhalif halde mi sanıyorsunuz? Hayır, aksine çoğu “devlet”e muhalif oldu.
PKK'nın tabanının küçülmesinin tek yolu, bölgeye sadece “silah”la değil aynı zamanda “saygı ve hizmet”le gitmekti. Dahası, bölge insanının geleneklerini, değerlerini, kimliğini anlayan, bunları kucaklayan bir üslupla hareket etmekti. Yani “teröre karşı mücadele”nin tüm dünyada olmazsa olmaz şartı sayılan “halkın gönlünü ve zihnini kazanabilmek”ti mesele.
Peki bu işi kim başarabildi bugüne dek dersiniz? Deniz Baykal mı? Devlet Bahçeli mi? Ahmet Necdet Sezer mi? Ya da Ankara'nın o ünlü “bürokratik elit”i mi?
Şaka mı yapıyorsunuz, bunların hiç biri bölgeye adım bile atamadı. 2007 seçimleri öncesinde ne CHP ne de MHP güneydoğu illerinde miting düzenlemeye cesaret edemedi. Zaten 22 Temmuz gecesi tüm “Kürt yoğunluklu iller”de hezimete uğradılar. Bölge genelinde CHP'nin oyu yüzde 4'ü geçemedi. MHP ondan bile düşüktü. “Kürt siyaseti” yapan “Bağımsız adaylar”, beklentilerinin aksine, bölge genelinde ancak yüzde 25'e ulaşabildi. “Bölge”nin tek galibi, doğu ve güneydoğu illerinde ortalama yüzde 55 gibi muazzam bir oy alan AK Parti'ydi.
Bir “Türkiye partisi”nin Kürt vatandaşların çoğunun oyunu alması, Kürt milliyetçiliği adına büyük bir yenilgiydi. DTP eşbaşkanı Ahmet Türk, "AKP'nin bölgede bu kadar yüksek oy alması tüm planlarımızı altüst etti" diye açıkça söylemişti. Türkiye'deki sağduyulu milliyetçi geleneğin yetiştirdiği en önemli aydınlardan biri olan Mustafa Çalık ise, 22 Temmuz'un ardından yayınlanan “Türkiye Günlüğü” dergisinde şu yorumu yapıyordu:
“Türkiye hudutları dahilinde yaşayan beşeri bütünün kesintiye uğrayan milletleşme sürecine siyasi-sosyolojik anlamda AKP'nin sağladığı fiili katkı, birlik ve bütünlükten yana herkes için medar-ı memnuniyet ve şayan-şükran olmalıdır.”
Durum bu iken, şimdi eldeki tek “Türkiye partisi”nin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumları tarafından kapatılmak istenmesine ne demek lazım?
Sormak lazım: Efendiler, akıl sağlığınızın yerinde olduğuna emin misiniz? 80 yıldır “ya bir gün bölünürsek” diye korkup duruyorsunuz, peki ülkeyi “bölünmekten” uzaklaştıracak, Kürtçülüğü zayıflatacak tek siyasi hareketi niye yok etmeye çalışıyorsunuz?
AK Parti'yi kapatmaya hazırlanıyorsunuz. DTP zaten yolda. Yani Kürt vatandaşların oy verdiği bütün partileri kapatmış olacaksınız. Peki bu adamlar “artık bu iş kabak tadı verdi, bize müsaade, Cumhuriyetiniz sizin olsun, bizi ancak Kürdistan paklar” derse, ne yapacaksınız?
“Kurumlarınızı” ve “ilkelerinizi” çok sevdiğinizi biliyoruz. Ama siz bu memleketi sevdiğinize emin misiniz?