Türkçe Yazılar

Sorun, Milletin Ta Kendisi...

Ülkemizde “Cumhuriyet” kavramının anlam kaymasına uğradığını ve “demokrasi”ye karşı “elitler hakimiyeti”ni ifade eder hale geldiğini pek çok yazımda belirttim. Zaten söz konusu “Cumhuriyet”in ateşli savunucularına bakınca, “milli irade”den hiç hoşlanmadıkları, bunun önüne geçmek için her türlü yolu denedikleri açıkça görülüyor. Örneğin AK Parti'nin “Cumhurbaşkanı'nı millet seçsin” teklifi, malum, CHP ve taraflarınca kabul edilmiyor. Açıkça söylemeseler de “olur mu canım, millet gider yanlış adamı seçer” diye düşünüyorlar. Murat Belge - ki bir “mürteci” olmadığından kimsenin kuşkulanamayacağı bir isimdir - bugünkü yazısında CHP'nin söz konusu zihniyetini şöyle yorumlamış:
Cumhurbaşkanını halk seçerse, bölünüyoruz... Anamuhalefet partisinin (bu partinin 'sosyal-demokrat' olduğuna dair bir rivayet dolaşıyor) genel başkanı böyle söylüyor. Böyle bir cümle, ne anlama gelir? ‚Ä®Bir 'halk' cumhurbaşkanı seçerken böyle bir 'halt' işliyorsa, onun başka şeylere burnunu sokması da tehlikeli olmalıdır. Nitekim, biz niye tarihin bu aşamasında 'cumhurbaşkanı seçimi' dolayısıyla bu hallere düştük? Niçin Silahlı Kuvvetler gece yarısı e-muhtıra yayımlar ve niçin sayıları milyona varan insanlar mitinglere koşup orada olmayanlara doğru bayrak sallarlar? AKP adındaki, hükümet olan partinin, var olan yasal çerçeve içinde cumhurbaşkanını seçmesini durdurmak için (bu uğurda, toplumun en üst yargı organı, 'var olan yasal çerçeve'yi var olmayan bir kuralla değiştirmekten de kaçınmadı). Ya bütün bunlar, bundan dört yıl kadar önce bu münasebetsiz halkın, gene var olan (ve kimsenin uzun boylu itiraz etmediği) seçim yasaları çerçevesinde, adı AKP olan bu partiyi seçmesiyle başlamadı mı? Öyle oldu. Demek ki bu halk kimi seçeceğini bilmiyor. Hükümet seçerken böyle yanlış iş yaptığına göre, cumhurbaşkanı seçerken kimbilir ne çamlar devirecek?
Hazır link vermişken Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz'ün geçen Perşembe günü yayınlanan "Bunların Niyeti Faşizm" başlıklı yazısını da tavsiye edeyim. Aköz, “Bugün Türkiye'de vazedilen ulusalcılık, otoriter bir rejim oluşturma sevdasıdır. Bu arzu birkaç adım daha ileriye götürüldüğünde totaliter bir rejime, yani faşizme varır” demiş. Sonra da çok ilginç bir YÖK yönetmeliğine dikkat çekmiş:
Star gazetesinde yazan Prof. Eser Karakaş, YÖK'ün geçtiğimiz cuma günü çıkardığı yönetmeliğe dikkatimizi çekiyor. Bu yönetmelik yurtdışından alınan diplomalarla ilgili. Yönetmeliğe göre... Yurtdışından alınmış bir diplomanın, Türkiye'de de geçerli olabilmesi için... Öğrencinin okuduğu herhangi bir dersin, anayasaya ve YÖK'ün yukarıda değindiğim 4'üncü, 5'inci maddelerine ters düşmemesi gerekiyor. Bunun anlamı şu: Diyelim ki İngiltere'nin ünlü üniversitesi Oxford'da okuyorsunuz... Danışman hocanız, Kürtlerle ya da tarikatlarla ya da 1915 olaylarıyla ya da ne bileyim, mesela eşcinsellerle ilgili bir dersi almanızı söyledi... Siz de hocanızın tavsiyesine uydunuz... Diplomanızla birlikte sevinçle ülkenize döndüğünüzde, "Hop, dur bakalım" diyecek YÖK, "Bu diploma Türkiye'de geçmez." Niye? "Çünkü okuduğun şu ders yasamıza aykırı." Hatırlayın: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, herkesin "devlet ideolojisini" benimsemesini istemişti... Ben de böyle talebin, böyle bir arzunun, ancak Stalin Rusya'sı ya da Nazi Almanya'sı gibi totaliter rejimlerde geçerli olduğunu söylemiştim. Bu eleştirimi abartılı bulanlar olmuştu. İşte buyurun: YÖK'ün diploma denklik yönetmeliği tam da bunu yapıyor. Siz istediğiniz kadar, "Yahu ben ülkeyi seviyorum, icabında onun için ölmeye hazırım" diye bağırın.... Ya da mesela, "O dersi okudum, çünkü karşı tarafla mücadele etmek için fikirlerini, iddialarını bilmek zorundayım" diye itiraz edin. Fark etmez. Madem o dersi okudunuz, zihniniz bulanmış, hatta kanınız dahi bozulmuştur. Artık makbul vatandaş değilsiniz.
All for Joomla All for Webmasters