Keşke ben de Kemalist Dininin bir mensubu olsaydım. Her daim vesayet altında bir çocuk gibi yaşasaydım. O zaman Anıtkabir'in mermerlerine başımı dayar, bi yandan mermerleri öperken iki yandan 'Çok yalnızım Atam!' derdim. Mozoleden ses gelirdi: "Yalnız değilsin! Kendini benim vekilim telakki eden Büyükanıt paşan, kendini benim partimin başı kabul eden Baykal amcan, senin gibi hissseden yüz binlerce demokrasi özürlü kardeşin var."Yazının devamı burada. “Laiklik gerçekten tehlikede ise, neden pek çok Kemalist olmayan laik entelektüel asıl sorunu ‘laikçiler'de görüyor” sorusunu ekleyerek, tavsiye ediyorum.
Vesayet Altındaki Çocuklar
Kemalizm'in sadece bir ideoloji değil aynı zamanda bir “psikolojik durum,” bir tür “mutluluk hapı” olduğunu düşünmüşümdür hep: Hayata anlam ve amaç verir, sarsılmaz ve sorgulanmaz “ilke”leriyle inananlarının yüreklerine su serper, onları hem rahatlatır hem de motive eder. Radikal yazarı Perihan Mağden - ki demokrasiye olan bağlılığı ve otoriterizme olan dik duruşu ile hep parlamıştır - bugünkü yazısında söz konusu psikolojik durumu çok iyi anlatıp hicvetmiş.
Şöyle başlamış: