Kürt Sorunu'nda 'Ortak Akıl'a Katkı -II-
Zaman gazetesinin düzenlediği "Ortak Akıl" toplantısının ikinci bölümünün tamamı burada. Bu ikinci bölümde benim söylediklerim işe şöyle:
Aşırı Kürtçü de aşırı Türkçü de İslâm'dan rahatsız
Zaman gazetesinin düzenlediği "Ortak Akıl" toplantısının ikinci bölümünün tamamı burada. Bu ikinci bölümde benim söylediklerim işe şöyle:
Meselenin adı Kürt sorunu. Meselenin tanımına girersek bence bu bir eksik entegrasyon sorunu. Kürt vatandaşlarının bir kısmı Türkiye'ye entegre olmuş durumda. Yani kendilerini Türkiye toplumunun bir parçası kabul ediyorlar ve geleceklerini Türkiye'de görüyorlar. Bir diğer kısmı ise Türkiye'ye entegre olamamış olanlar. Bunlar Türkiye vatandaşı olmaya devam edecekler mi yoksa başka formüller mi arayacaklar? Bu uzun vadede bağımsızlık olabilir ya da ona giden federasyon gibi birtakım hedeflerden söz edilebilir. Eksik entegrasyon neden var peki?
‘Her ne kadar Cumhuriyet 1920'de kuruldu, Türkler kurdu' dense de, Mustafa Kemal Paşa'nın 1920'de Meclis'te yaptığı konuşmada ifade ettiği gibi, Türkiye anasır-ı İslamiye üzerine kurulmuş bir ülke. Yani Osmanlı İmparatorluğu'nun Müslüman unsurları. Türkler hakim olmak üzere, Kürtler, Çerkezler hatta Araplar diye devam ediyor. Zaten Kurtuluş Savaşı'nda düşmana karşı birlikte mücadele ediyorlar.
Türkiye, PKK terörü ile karşılaşıncaya kadar Kürt realitesini inkar etti. Rahmetli Özal'dan başlayarak bir realiteyi kabul etme süreci başladı. İnsanlara dillerini yasaklayarak belli bir kimliği kabul ettirmenin ne Türklere ne de Kürtlere fayda sağlamadığı görüldü. Sorun, kendini Kürt olarak ifade eden, ‘ben Kürt'üm; ama aynı zamanda TC'nin mutlu bir vatandaşıyım, bu Cumhuriyet'in sınırları içinde yaşamaktan memnunum, bu bayrağı sahipleniyorum, ortak kaderimiz var, tarihimiz var' diyen bir bilincin nasıl yerleşeceği? Kürt vatandaşlarımızın bir kısmında zaten bu yerleşmiş durumda.
Entegrasyonun çok farklı yönleri var. Biri ekonomik entegrasyon. Güneydoğu'da pek çok insanın Türkiye'den ekmek yediğini, Türklerle iş yaptığını hissetmesi gerekir. Bugün önde gelen Kürt işadamları, iş bağlantıları ve batıda yerleşmiş bulunmaları gibi nedenlerle ayrılıkçı harekete sempati beslemiyor.
İkinci kritik konu ise kültür meselesidir. Hepimiz Osmanlı İmparatorluğu'nun çocuklarıyız. Bu birikimin kültürel olarak sahiplenilmesinde fayda var. Türklük kelimesinin bir etnik manası bir de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı anlamı var. Üst kimlik olarak Türklüğün, TC vatandaşlığı olarak içinde farklı etnik kökenleri barındırdığı net bir şekilde ifade edilmeli ve Kürt vatandaşları kapsadığı hem entelektüeller hem de devlet tarafından ortaya konulmalıdır. Ayrıca, Türk devletinin Kürtleri kucakladığını çok açık bir biçimde göstermesi gerekir. Kürt kültüründen, Kürt müziğinden yararlanılmalı, Kürdoloji enstitüsü ve Kürt tarihi gibi kavramlara tavır koymayıp bilakis, Osmanlı'dan beri gelen Türkiye zenginliğinin bir parçası olarak bu benimsenmelidir.
Din tehdit olarak mı görülmeli?
Kürt milliyetçileri, özellikle ayrılıkçılar İslam'dan rahatsızlar. Bu konuda internette çok yayın var. “İslam'dan kurtulmadıkça bağımsız Kürdistan'a sahip olamayacağız. Çünkü hep İslam nedeniyle Türklerle, Araplarla kardeşlik masalına inandık” söylemini kullanıyorlar. Diğer taraftan da Nihal Atsız ekolündeki Türkler de yayın yapıyor. Bunlar da aynı şekilde İslam'dan rahatsız. İslam'ın birleştirici ruhunun sürekli aleyhinde propaganda var. İlginç bir şekilde Türkiye'nin Türkçüleri ve Kürtçüleri ortak bir noktada buluşuyor; İslam ve Osmanlı geçmişine tepki. Bundan uzak duruyorlar.
Türkiye'de devletin bu durumda şunu sorması gerekir: Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü savunmanın yolu nereden geçiyor? İslam, Türkiye'ye tehdit olarak mı görülmeli yoksa güvenliğin temeli olarak mı? Bunu devletin yeni baştan düşünmesi gerekli. Siyaseten baktığımızda da Güneydoğu'da Kürtlerin geçmişte Demokrat Parti'yi, Özal'ı desteklediğini görürsünüz. Daha sonra Refah ve AKP'yi görüyorsunuz. Yani Güneydoğu'da PKK çizgisindeki partilerin alternatifi Sayın Cumhurbaşkanı'nın söylemine sahip bir parti değil. CHP değil; AKP. Niçin o?