Maturidi insanın özgür iradeye sahip olduğunu savunmuştur. Maturidi'nin yaşadığı dönemin koşulları dikkate alındığında 'özgür irade' kavramının dinsel olduğu kadar siyasal sonuçlarının da olduğu kolayca anlaşılır. Eşariliğin savunduğu kader doktrini sayesinde iktidarı gasp eden despot sultanlar [ise], kendi egemenliklerinin 'Allah'ın yazdığı kader' olduğunu, zira Allah dilemeseydi başa zaten geçmiş olmalarının mümkün olamayacağını iddia edebilmişlerdir. Buradan hareketle onların hükümranlığını sorgulayanlar 'Allah'ın hikmetinden sual olunmaz' diye susturulmuşlardır. Ve bu despotlar 'Peygamber'in vekili', 'Allah'ın gölgesi' gibi sıfatları aldıklarından kendilerine isyan edenleri, Allah'ın irade ve takdirine isyan etmekle itham edip ezmişlerdir. Maturidi dönemin payitahtı olan Bağdat'a gitmeye tenezzül etmeyerek, aslında politik bir tavır sergilemiştir. Dahası dönemin teamülü gereği cami hutbelerinde sultan-halifelere yapılan methiyelere karşı, yaşadığı Semerkant'ın camilerinde 'zalim sultanlara adil diyenlere' karşı çok sert bir fetva okutarak, saltanat ve baskıya muhalif tutumunu ortaya koymuştur. Bütün bunlar Maturidi'nin bireyin akıl, vicdan ve irade özgürlüğünü savunan bir abide isim olduğunu göstermektedir.Bu çok kapsamlı konuyu ilerde bir gün ele alma niyetindeyim, ama şimdilik sadece bu yazıyı önermiş olayım. Aktan'ın yazısı, okunmaya ve üzerinde düşünmeye değer...
İslam, Akıl Ve Laiklik Üzerine
Bugünkü Radikal'de, Türk basınında az rastlanır nitelikte, "dolu" bir yazı var: "Türk devrimi, laiklik ve İslam". Uygar Aktan imzalı makalede, İslam tarihindeki iki ana kelam ve fıkıh akımı karşılaştırılmış ve bunlardan "akılcı" olanın laikliğe uygun düştüğü savunulmuş.
Yazıya yüzde yüz katılmıyorum, örneğin Türkiye'deki resmi laiklik uygulamalarının burada resmedildiği kadar toz-pembe olduğunu düşünmüyorum. Yazarın Eşarilik ve Maturidilik arasındaki farkı da biraz abarttığı kanısındayım. Ama İslam'ın ilk asırlarındaki ehli hadis/ehli rey veya akıl/nakil çatışmasına yaptığı vurgu yerinde. "Zamanın değişmesi (ezman-ı tegayyür) ile hükümlerin de değişmesi gerektiği"ni söyleyen Ahmet Cevdet Paşa gibi otoritelere yaptığı atıflar da isabetli.
Yazıdaki şu kısım ise, İslam'da bireysel özgürlük kavramını - ve "kader" gibi doğruları suistimal ederek bu kavramı ortadan kaldırmaya çalışan despotizmi - vurgulaması açısından kayda değer: