Türkçe Yazılar

Papa, İyilikle Karşılanmalı

[27 Kasım 2006 tarihli Radikal gazetesinde yayınlandı] Katolik dünyasının lideri Papa XVI. Benedict yarın Türkiye'ye geliyor. Yanında da dev bir gazeteci ordusunu ve dünya kamuoyunun dikkatini sürüklüyor ülkemize. Boşuna değil: İslam hakkında sarf ettiği sözler nedeniyle dünya Müslümanlarının tepkisini çeken Papa, ilk kez bir Müslüman ülkeye ayak basmış olacak. Herkes, “Müslümanlar, kendilerini kızdırmış olan Papa'ya nasıl davranacak” diye bekliyor. Bazı Müslümanlar, özellikle de kendilerini “Bozkurtlar” olarak tanımlayan “milliyetçi Müslüman”lar, Papa'yı pek sıcak karşılamaya niyetli olmadıklarını geçtiğimiz günlerde gösterdiler. Ayasofya'yı basıp, “Papa, sabrımızı taşırma!” diye slogan attılar. Saadet Partisi de “cahil ve sinsi Papa gelmesin” kampanyası başlattı. Oysa Papa'ya - ve bir başka Hıristiyan lidere - karşı takınılması gereken “doğru İslami tavır” bu mu? Aslında sadece Papa'nın İslam hakındaki sözlerine değil, genel olarak Batı'dan İslam'a gelen eleştiri, suçlama ve hatta hakaretlere karşı nasıl tepki vermek gerek, bunu bir düşünmek lazım. Kısır Döngüyü Bozmak Bu çerçevede son yıllarda bir dizi dramatik olay yaşandı dünyada: Hollanda'daki Theo Van Gogh cinayeti, Hz. Muhammed karikatürlerine karşı düzenlenen protesto gösterileri, Papa'nın sözleri üzerine yakılan kiliseler gibi. Veya Trabzon'da vurulan rahip, Somali'de vurulan rahibe gibi... Tüm bunlarda uğursuz bir kısır döngü var: Bazı Batılılar çıkıp “İslam şiddet dinidir, Müslümanlar da potansiyel teröristtir” diyor veya demeye getiriyor; bunun üzerine de bir kısım Müslümanlar öfkeyle ayaklanıp tehditler savuruyor, etrafı yakıp-yıkıyor, hatta adam öldürüyorlar. Yani gösterdikleri tepkiyle, kendilerine ve dinlerine yöneltilen suçlamayı adeta teyid etmiş oluyorlar. “Sen barbarsın” diyen birinin gözüne yumruk indiren kişi, onu haklı çıkarmış olmaz mı? Eğer Müslümanlar olarak dinimize gerçekten sahip çıkmak istiyorsak, bu kısır döngüyü bozup, tam aksine yönde tavır takınmalıyız: Bizi “terörist”, “barbar” veya “despot” diye suçlayanlara, nazik, medeni, hoşgörülü tepkiler ve akılcı cevaplar vermeliyiz. İslam ile şiddet arasında bir bağ olduğunu ima etmiş olan Papa XVI. Benedict'i de, öfke ve yuhalamayla değil, sükunet ve güleryüzle karşılamalıyız. Polyannacılık Değil Bazıları bunu “İslam'da yeri olmayan bir Polyannacılık” olarak görebilir. Nitekim İncil'de yer alan “bir yanağına tokat atana öbürünü çevirme” prensibinin Kuran'da bulunmadığı, İslam'ın Hıristiyanlık kadar “pasifist” olmadığı hep söylenir. Oysa kötülüğe iyilikle karşılık vermek, ne Polyannacılık, ne “Hıristiyanlaşma”, ne de “ılımlı İslam”cılıktır. Aksine bu tavır doğrudan İslam'ın kalbinde, yani Kur'an-ı Kerim'de emredilir:
“İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, görürsün ki seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet Suresi, 34)
Dikkat edilirse bu ayette kötülüğün veya düşmanlığın iyilik yoluyla sadece durdurulabileceği değil, aynı zamanda dönüştürülebileceği vurgulanmaktadır. İslam tarihi de bu dönüşümün örneklerini anlatan menkıbelerle doludur: İslam'a karşı önyargılı olan pek çok insan, Müslümanların erdemlerini görünce vicdanen etkilenmiş, fikir ve hatta taraf değiştirmiştir. Günümüzde ise Müslümanlarının çok ihtiyaç duyduğu bu “iyiliğin dönüştürücü gücü”, Kuran'ın diğer bazı önemli hikmetleri gibi, ne yazık ki büyük ölçüde unutulmuş durumda. Dahası siyasal İslamcılığın Marksizm-Leninizm'den tevarüs ettiği “sıkılmış yumruk” kültürü, ortaya iyice “çatık kaşlı” bir İslam portresi çıkarmış vaziyette. İşte bu yüzden Batı'ya veya diğer medeniyetlere yönelik “İslami tepki”, kimi zaman Marksist solun veya radikal milliyetçilerin söylemine benziyor. Oysa hiç benzememesi gerekir ve bunun oldukça temel bir felsefi sebebi vardır: Radikal bir milliyetçi için kendinden olmayan herkes “öteki”dir ve bu değişemez. Marksist sola göre de insanlar ve topluluklar “sınıf bilinci” ile düşünmek zorundadırlar; “emperyalist” veya “burjuva” iseler, böyle kalır, dönüştürülemezler. Her iki ideolojiye göre de “iyiliğin dönüştürücü gücü” olamaz; buna inananlar saf ve gafildir. Tek yol, çatışmadır. Ve zaten “tarihin motoru” da odur. Oysa Kuran, Allah'ın farklı insanlar topluluklarını “tanışmaları” için yarattığını bildirir (Hucurat Suresi, 13); çatışmaları için değil... Papa'ya da tüm diğer öteki”lere de bu perspektiften bakmak gerekiyor.
All for Joomla All for Webmasters