Türkçe Yazılar

'İslam'ın Hayranlık Vericiliği'ne Dair

ABD'nin önde gelen Hıristiyan liderlerinden biri olan - ve aslında İslam'a da pek sıcak bakmayan - Patrick Buchanan'ın "Vakti Gelmiş Bir Fikir" başlıklı yazısında enteresan teşhisler var. Buchanan, İslam'ın iki yüzyıldır süregiden baskı ve saldırılar karşısındaki direncinin "astonishing", yani hayranlık verici olduğunu şöyle ifade etmiş:
Hıristiyanlık Avrupa'da ölür gibi dururken, İslam 21. yüzyılı, daha önce başka yüzyıllara yaptığı gibi, sarsacak şekilde yükseliyor... [İslami savaşçıları görünce] Victor Hugo'nun sözlerini hatırlamamak mümkün değil: "Hiç bir ordu, vakti gelmiş bir fikir kadar güçlü değildir." Karşıtlarımızın çoğunun uğrunda savaştığı fikir, ikna edici bir fikir. Tek bir Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in onun elçisi olduğuna, İslam'ın yani Kuran'a teslimiyetin cennete giden tek yol olduğuna ve Allah'a bağlı bir toplumun şeriata göre yönetilmesi gerektiğine inanıyorlar... Milyonlarca Müslüman insan [onlara sunulan] Batılı alternatifleri kabul etmişti. Ama bugün onmilyorlarca Müslüman bunu reddeder gözüküyor ve daha saf bir İslam'daki köklerine dönüyorlar. Açıkçası, İslami inancın dayanıklılığı, hayranlık verici.
İslam, Osmanlı İmparatorluğu'nun iki yüzyıl boyunca yaşadığı yenilgi ve aşağılamaların ve hilafetin kaldırılmasının üstesinden gelmiş durumda. Nesiller boyu süren Batı hakimiyetinden de sağlam çıktı. Mısır, Irak, Libya ve İran'daki Batı yanlısı krallıkları aştı. Komünizmi kolayca püskürttü, 1967'de Nasırizm'i safdışı etti ve Arafat'ın veya Saddam'ın milliyetçiliklerinden de daha dayanaklı olduğunu gösterdi. Şimdi de dünyanın son süper gücüne direniyor.
İslam'ın ona inanlara verdiği bu büyük direnç ve kararlılık, Müslüman olmayan daha pek çok insanın ilgisini çekiyor ve kimi zaman üstteki kadar açıkça ifade edilmeyen bir hayranlığa neden oluyor. Bu, tüm Müslümanlar için bir iftihar vesilesi olmalı. Ancak bizzat İslam'ın kendisinin Müslümanlara verdiği bir görev daha var: İslam'ı, sadece "Müslüman doğmuş" olanların dini olarak kabul etmekten, yani yerelleştirmekten kaçınmak; aksine onun tüm insanlığa seslenen evrensel bir hakikat olduğunu bilerek, İslam'ı modern çağın insanına da duyurmak ve sunmak. Bunu da, Kuran'ın "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır" (Nahl, 125) ayetinde emredilen üslupla yapmak. Şu günlerde Türk sağının en önemli düşünürlerinden merhum Prof. Erol Güngör'ün "İslam'ın Bugünkü Meseleleri" adlı eserini okuyorum. Güngör, 1981 basımı bu kitapta çarpıcı öngörülerde bulunmuş. Bir yerde de şöyle demiş: "İslam'ın dünya çapında bir huzur ve eşitlik davası demek olduğunu herkese anlatmak elbette kolay bir iş değildir. Bu anlayış yaygınlaşmadığı müddetçe peşin hükümler ve husumetler devam edecektir." (s. 25) İşte İslam'a yönelik husumetlere, peşin hükümlere ve - Mehmet Akif'in ifadesiyle - "hayasız akınlara" karşı dik dururken, İslam'ın kucaklayıcı davetini de hiç elden bırakmamak gerek. Unutmayalım bu din, peygamberin en yakın dostlarına işkence eden Mekke putperestlerinin kalbini bile kısa süre sonra yumuşatıp doğruya yöneltmişti. Bugün de aynı şey mümkündür; Müslümanların hem dirayetli hem de "hikmetli ve güzel öğütlü" olmaları şartıyla.
All for Joomla All for Webmasters