İzninizle... [İsrail, Zımmilik, Teizm, Hümanizm, vs.]
Son günlerin en önemli konusu, kuşkusuz, İsrail'in önce Gazze Şeridi'ne sonra da Lübnan'a karşı yürüttüğü haksız saldırılar. Her iki cephede şu ana kadar toplam 100'den fazla insan yaşamını yitirdi. İsrail'in kaçırılan askerlerini gerekçe göstererek, böylesine dengesiz bir güç kullanıma başvurması, tüm bir Gazze ve Lübnan halkını "cezalandırmaya" kalkması ve bunu katliam boyutuna vardırmasını her akl-ı selim sahibi insan gibi ben de şiddetle kınıyorum. Olayların gelişimi hakkında iyi birer değerlendirme için, Filistinli yazar Marwan Bishara'nın The Nation dergisindeki "Israel on the Offensive" başlıklı İngilizce yazısını ve Richard Falk'ın Zaman'da yayınlanan "İsrail çıldırdı, dünya kaygılı!" başlıklı makalesini tavsiye ederim.
Öte yandan Hamas'tan bir fraksiyonun ve sonra da Hizbullah'ın İsrail askerlerini kaçırarak, Olmert hükümetine arayıp da bulamadığı saldırı gerekçesini sunmuş olması gerçeği üzerinde de bence düşünmek gerekiyor. İsrail'e karşı direniş nasıl ve hangi yöntemlerle olmalıdır, en az hayata ve acıya mal olacak yol nedir; İsrail'in devlet terörüne karşı çıkarken bunu da serinkanlılıkla düşünmek gerekiyor. Bu meseleyi yakında ele almayı planlıyorum.
Bir kaç not da son günlerde sitede süren tartışmalarla ilgili: Bir ilmekte İslam'ın Yahudi ve Hıristiyanlar dışındaki dinleri, örneğin Uzakdoğu dinlerini "zımmi" saymadığı ve dolayısıyla varlıklarına izin vermediği ileri sürüldü. Ben "zımmi" kategorisinin ebedi değil tarihsel olduğunu düşündüğüm için bu argümanı aslında çok önemsemiyorum. Ancak tarihsel bir gerçeği de belirtmek gerek: Müslümanlar geçmişte Hinduizm ve Budizm gibi dinleri de "ehli kitap"tan saymış ve varlıklarına izin vermişlerdir. İslam'ın Orta Asya ve Hindistan'a yayılış tarihini inceleyen herkes bunu görebilir. (İslam düşmanı bir kalem olan Andrew Bostom'ın bu konudaki iddialarını çürüten eski bir makalemde bu meseleye kısmen değinmiştim.)
Bir başka tartışmada ise benim "teizm" pozisyonuma karşı "hümanizm"i savunan bir okur, bu ikinci görüşü daha "insancıl" göstermek gibi ilginç bir yorumda bulundu. Türkiye'de "hümanizm"in felsefi anlamı bilinmediği için bu yüzeyselliğe sıkça rastlanır. Gerçekte hümanizm, "insanı sevmek" değil, insanı tek ölçü olarak kabul etmektir. Teizm ise Yaratıcı'yı ölçü kabul eder. Yaratıcı'yı ölçü kabul eden bir insan da, diğer insanları, O'nun emirleri uyarınca sevip-sayabilir. Zaten On Emir'den itibaren tüm İlahi dinlerin temel mesajında bu vardır. Öte yandan insanı ölçü kabul etmek, insanın her türlü yıkıcı fikir ve eğilimine kapıyı açmak anlamına da gelmekterir. Nitekim son iki yüzyıla damgasını vuran hümanizm, umulanın aksine, insanlara her seferinde mutluluk ve barış getirmemiştir. Sosyalist ideoloji, hümanizmin iyi bir örneğidir; milyonlarca insanı göz kırpmadan öldürtmüş olan Lenin, Stalin, Mao veya Pol Pot gibi sosyalist diktatörler, gayet "hümanist"tirler. (Bu vesileyle, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın Türk basınında "gaf" olarak yorumlanan "Lenin'i ölü görmek çok güzel" sözüne can-ı gönülden katıldığımı belirtmeliyim.)
Bir başka okur ise "cennet ve cehennemi kabul eden insan nasıl bir psikolojide olur" şeklinde özetlenebilecek bir argüman ileri sürdü. Düşündüğü şeyin "bunları kabul eden nasıl olur" sorusu olması, buna karşılık "bunlar gerçekten var mı" sorusunu tamamen es geçmesi, enteresan. Aynı Darwinizm'de olduğu gibi, belirli bir materyalist önkabulden yola çıkan bu gibi argümanlarda en hafif ifadeyle "dar görüşlülük" var. Önce bundan kurtulmak gerekiyor.
Bu yazının başlığının "İzninizle" olmasının nedeni ise, 15 gün kadar yazılarıma ara verecek veya en azından aralarını biraz açacak olmam. Din ve bilim ilişkisi üzerinde Cambridge Üniversitesi'nde düzenlenen iki haftalık bir seminer ve tartışma programına katılacağım için, Ağustos ayının başına dek siteden biraz uzak kalacağım. Ancak yorumlarınız onaylanmaya devam edecek. Gösterdiğiniz ilgi içinse her zamanki gibi çok teşekkür ediyorum.