Niğde Ulukışla Şube Başkanı Mehmet Karakaya kongrede konuşan herkesin Sezer'i övdüğünü belirterek, “Ancak Sayın Sezer cumhuriyetin yıkılmasına yol açacak yasaları imzaladı” dedi. Karakaya'nın bu sözlerine tepki gösteren bazı delegeler kürsüye yürümek istedi. Karakaya'nın konuşmasını engellemek isteyenlere divan başkanının izin vermemesi üzerine salondan bir üye ayağa kalkarak “Bu adamı konuşturursanız ve de ADD'den ihraç etmezseniz intihar edeceğim” diye bağırdı. Bazı üyeler ise bu sırada “Kimse Cumhurbaşkanı'mızı eleştiremez. Sezer'i eleştiren adamın ADD içinde yeri yoktur. Bu adamı atın” şeklinde bağırdı...
Eskişehir Şube Başkanı Adil German, “Biz bir orduyuz, sokak sokak, cephe cephe savaşmalıyız. Karşımızda ise cumhuriyetle uğraşan iktidar var” ifadelerini kullandı... ADD Genel Sekreter Yardımcısı Ersan Barkın, derneğe yönelik eleştirilere tepki göstererek, cumhuriyetin kuşatma altında olduğunu iddia etti ve “Atatürk tabii ki bizim tekelimizdedir” dedi... Genel kurulda konuşan üyelerden İsmail Akpar ise ‘Anıtkabir'in Mekke'den daha kutsal olduğunu' iddia etti. Akpar halka gitmeden salonlarda bir şeylerin değiştirilemeyeceğini ifade ederek “Biz siyasi erki ele geçirmeliyiz. Bunun yolu da halkı ikna etmektir. Ancak bu yolla millete gerçekleri anlatabiliriz. Millete gerçek anlamda Türk olmanın ne demek olduğunu bu şekilde anlatabiliriz. Bu şekilde insanlar aslında Atatürk'ün Anıtkabir'inin Mekke'den daha kutsal olduğunu anlarlar” diye konuştu.Derin Sular ve İzlenimler'in de aktarıp yorumladığı bu olaylar ve sözlerde iki ilginç unsurun izini sürmek mümkün. Birisi, eleştiriye ve farklı görüşlere tahammül edememe ve bunları kaba kuvvet yoluyla susturmaya çalışma. Bunu "faşizm"in bir yansıması olarak tanımlarsak, haksızlık etmiş olmayız. Diğeri ise Atatürk'ün ve onun mezarının dini bir anlamda kutsallaştırılması. Bu da teknik deyimle paganizmin, yani putperestliğin bir ifadesidir. Haber ne kadar doğru, ADD'nin tümünü ne kadar yansıtıyor, bunlar kuşkusuz tartışmaya açık sorular. Ama 1930'lar Türkiyesi'nde "Kabe Arab'ın olsun bize Çankaya yeter" dizelerinin yazılabildiğini ve "Türk kafatasının yapısı" üzerine "bilimsel" kongrelerin yapıldığını hatırlarsak, ADD kongresinde ortaya çıkan bu faşist/pagan zihniyetin çok da çizgi dışı olmadığını görebiliriz. Kuşkusuz kendini "Atatürkçü" olarak tanımlayan her insan bu şekilde düşünmüyor, hatta çoğu böyle düşünmüyor; ama işte bazıları da düşünebiliyor. Dahası düşünmekle kalmayıp söz konusu ideolojiyi topluma empoze edecek darbeler, post-modern darbeler, ara rejimler peşinde koşabiliyor. Ve işte bu nedenle de, Anayasa'mızdaki laiklik ilkesini, devletin sadece İlahi dinlerden değil, pagan dinlerden de soyutlanması gerektiğini akılda tutarak yeniden yorumlamak gerekiyor. Madem laiklik var, o zaman "kutsal Kabe" kadar "kutsal Anıtkabir" de inanç alanında kalmalı...