Genç bir entelektüel yazarın, ülkemizin çok önemli bir sorunu hakkında hepimize sağladığı düşünsel/entelektüel katkının büyük bir öneme sahip olduğuna inanıyorum. Bu yüzden Akyol'un kitabının, "Kürt sorunu"nun yeniden "şiddet yolu"yla gündemleştirilmek istendiği bir dönemde, anlayarak ve bilerek çözme çabasına da bir tür kılavuzluk yapabilecek bir özelliğe sahip olduğuna inanıyorum kendi adıma. Gerçekten "anlamak" ve "çözmek" isteyenler için elbet. Beynine, yüreğine ve kalemine sağlık diyorum.Metiner'in yorumu ve onun sorularına Akyol'un verdiği cevaplar, aşağıdaki gibi: MİLLİYETÇİLİKTEN ARINMIŞ BİR KİTAP Mustafa Akyol'un Doğan Kitap'tan çıkan 'Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek' adlı çalışması, sorunu "anlamak" ve "çözmek" isteyenler için bir başvuru niteliği taşıyor. Mustafa Akyol'un 'Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek' kitabı, hem bu sorunu öğrenmek isteyenler için, hem de ülkemizin bu çok önemli ve hassas sorunsalı üzerinde "yeniden düşünmek" isteyenler için bir başvuru kitabı niteliğinde. Salt aktarıcı olarak kalmıyor Akyol, malzemeyi bir akademisyen titizliğiyle, ama dürüst bir entelektüele yakışır bir perspektifle son derece düzeyli ve anlamlı bir analize de tabi tutuyor. Akyol'un "Kürt sorunu" üzerinde yeterince "araştırıp düşündüğü", önüne koyduğu malzemeleri kitaba taşımadan önce "yeniden düşünme" ameliyesinden geçirdiği, her satırından belli oluyor. Bu özelliğiyle, olağanüstü bir "anlama çabası"nın ürünü bir kitap her şeyden önce. Dinin birleştirici gücü Kitabı çok önemli kılan bir özellik, her türlü etnik milliyetçilikten arınmış bir anlayışla kaleme alınmış olması. Etnik Türk milliyetçi bakış açısıyla soruna yaklaşmayan, etnik Kürt milliyetçiliğinin iddialarını da dürüst bir akademik tavırla eleştiren Akyol, dinin geçmişten bugüne nasıl bir "birleştirici/yapıştırıcı öneme" sahip olduğunu da analizlerinin temeline inandırıcı bir biçimde yerleştiriyor. Onca yaşanan/yaşanmakta olan kanlı tecrübeye rağmen şayet bu ülkede Kürtler ve Türkler arasında etnik bir boğazlaşma yaşanmamışsa bunda dinin belirleyici rolünün görmezlikten gelinmemesi gerektiğini bize "yeniden hatırlatan" Akyol'un, etnik milliyetçi ve çatışmacı yaklaşımlarla ne Kürtlerin ne de Türklerin bu sorunu çözemeyeceğini analitik olarak gösteren duruşu son derece önemli. Bu Kitap Bir Reçete Değil Kürt sorunu üzerine fazlasıyla kafa yoran birisi olarak rahatlıkla diyebilirim ki, Mustafa Akyol'un kitabı, önemle okunması gereken bir kitap. Kuşkusuz Akyol'un kitabını okuyanlar, "Kürt sorununun çözümü"ne ilişkin "hazır bir reçete" ile karşılaşmış olmayacaklardır. Zaten Akyol'un iddiası da bu değil. O sadece "anlama" ya ve "yeniden düşünme"ye çağırıyor bizi. Genç bir entelektüel yazarın, ülkemizin çok önemli bir sorunu hakkında hepimize sağladığı düşünsel/entelektüel katkının büyük bir öneme sahip olduğuna inanıyorum. Bu yüzden Akyol'un kitabının, "Kürt sorunu"nun yeniden "şiddet yolu"yla gündemleştirilmek istendiği bir dönemde, anlayarak ve bilerek çözme çabasına da bir tür kılavuzluk yapabilecek bir özelliğe sahip olduğuna inanıyorum kendi adıma. Gerçekten "anlamak" ve "çözmek" isteyenler için elbet. Beynine, yüreğine ve kalemine sağlık diyorum. SORU VE CEVAPLAR METİNER: "Kürt sorunu" sence nasıl bir sorundur ki bir türlü çözülemiyor? Bir de niçin "Yeniden düşünmek"? Eski düşünme biçimlerinin yanlışlığına inandığın için mi? AKYOL: Evet, bence eski düşünce biçimlerinin çoğu yanlış. Çünkü bugüne dek herkes kendi pozisyonuna göre meselenin tek tek yönünü ortaya çıkardı. Resmi söyleme tek problem kötü niyetli "dış mihraklar"ın satın aldığı bir grup eşkıyaydı. Türk milliyetçilerinin bazıları, tüm suçu Kürtlerde bulup "Kürt ihaneti" tezini geliştirdiler. Kürt milliyetçileri tüm suçu sadece devlette ve Türk tarafında gördüler. Gerçekte devletin de hataları oldu, Türk milliyetçiliğinin de. Kürtlerin buna gösterdiği tepki ise çığırından çıktı, PKK terörizmi gibi korkunç bir vahşeti doğurdu, fanatik etnik milliyetçiliğe dönüştü. Önemli olan, yapılmış ve yapılagelen tüm bu hataları görüp bugüne ders çıkarmak. METİNER: Kitabında tek parti döneminde Kürt kimliğinin inkârına dayalı kimi asimilasyoncu politikalar dolayısıyla "Kürt sorunu"nun derinleştiğine dikkat çekiyorsun. Sence bu anlayış ve politikalar benimsenmemiş olsaydı gene bir "Kürt sorunu"muz olmayacak mıydı? AKYOL: Muhtemelen yine de bir "Kürt sorunu" olacaktı, ama bu kadar derin, travmatik olmayacaktı. O dönemde Ziya Gökalp, Kazım Karabekir gibi önemli isimler, Kürt meselesine daha sosyolojik gözle bakıyor, bölgenin kalkındırılması, ortak dini değerlerin vurgulanması gerektiğini savunuyorlardı. Ama dikkate alınmadılar. METİNER: PKK yeniden silaha sarıldı ve Kürt sorunu tekrar gündeme oturdu. PKK Kürt sorunu ilişkisini nasıl yorumlamak gerektiğine inanıyorsun? AKYOL: Sizin de isabetle belirttiğiniz gibi, bir Kürt sorunu var bir de PKK sorunu. İkisi birbiriyle ilişkili, ama aynı şey değiller. PKK "Öcalan kültü"ne inanan son derece bağnaz bir örgüt ve PKK yöneticilerinin tek "mesleği" de örgütçülük. Eğer Türkiye'de barış ve huzur egemen olursa, bölgede ekonomik refah gelişirse, PKK ve lideri safdışı kalacak. Bunu kabul etmiyor, "ya bizle, ya da asla" diye düşünüyorlar. METİNER: "Kürt sorununun çözümü" sence hangi anlayış temelinde mümkün olabilir? AKYOL: Çözüm yolu toplumsal bir mutabakat geliştirmekte. Devlet ve Türk toplumu, Kürt vatandaşlarımıza saygı ve sevgiyle yaklaşmayı, Kürt kültürünü kucaklamayı içselleştirmeli. Kürtler ise, "bu ülke bizimdir, devletine, bayrağına, sınırlarına sahip çıkıyoruz" demeli, terör ve bölücülüğü reddettiklerini açıkça ortaya koymalılar. Her iki tarafı da bazen bunları yapmaktan alıkoyan çeşitli geleneksel önyargılar veya ideolojiler var ki, kitabımda onları yıkmaya çalıştım.
Metiner: Akyol'un Yüreğine Ve Kalemine Sağlık
Müslüman Kürt aydını, Bugün gazetesi yazarı Mehmet Metiner'in Mustafa Akyol'la yaptığı kısa bir söyleşi, Metiner'in kitap hakkındaki yorumları ile birlikte Bugün gazetesinde "Milliyetçilikten Arınmış Bir Kitap" başlığıyla yayımlandı. Metiner yorumunda şöyle diyor: