Türkçe Yazılar

Darwinizm'i 'İspatlanmış' Sanmanın Hafifliği

Bugünkü Hürriyet gazetesinde Evrim teorisi moleküler düzeyde ispatlandı başlıklı bir haber yer alıyor. Bu iddialı başlığı atan muhabirin bize aktardığı bilgi ise, Oregon Üniversitesi'nden bir grup bilim adamı tarafından yürütülen ve sonuçları Amerikan bilim dergisi Science'da yayımlanan bir araştırma. Aslında durum hiç de Hürriyet muhabirinin bize sunduğu gibi değil. Fransa sokaklarındaki son öğrenci olaylarını "yeni bir Ekim Devrimi yaklaşıyor" diye algılayıp yorumlayan bağnaz Marksist-Leninist yayınlar gerçeklikten ne kadar uzaksa, bu haber de o kadar uzak. Sadece gerçekten uzak değil, aynı zamanda yüseysel. Başlıktaki "ispatlanma" sözü bunu hemen ele veriyor. "Bilim Felsefesine Giriş" derslerinde bile öğretilir ki, bilimsel teorilerinin "ispatı" olmaz, sadece kendilerini destekleyen kanıtlarla güçlenmiş olurlar. Dolayısıyla başlığı gerçeklik düzeyine çıkarmak için tashih etmek ve "evrim teorisini destekleyen bir kanıt elde edildi" diye düzeltmek gerek. Bu tashihten sonra haberin içeriğine gelelim. Yapılan araştırma ne? Ve gerçekten (Darwinist) evrim teorisini destekliyor ve haberde yazıldığı gibi "evrim teorisine karşı çıkan tezde (Akıllı Tasarım'da) köklü bir hata bulunduğunu" gösteriyor mu? Hürriyet'in haberi çok karışık bir dille yazıldığı - ve yazanın da konuyu muhtemelen tam olarak anlamadığı - için pek yardımcı değil. New York Times konuyla ilgili haberi daha iyi yazılmış ve daha önemli şeyler söylüyor. Yapılan araştırma, aldosteron adlı bir hormonun "reseptörü" ile ilgili. Hormonlar, canlı bedenlerinde bir tür mesaj taşıyıcı olarak işlev gören proteinlerdir. Mesajın yerine varması için, hormonun şeklinde uygun bir "reseptör" molekül gereklidir. Hormon ve reseptör, birbirlerine anahtar-kilit gibi uyar. New York Times'tan öğrendiğimize göre, söz konusu araştırmanın kritik noktası, aldosteron hormonunun reseptörünün, aldesterondan daha önce de var olduğunu göstermek olmuş. Buradan hareketle, daha öncesinde farklı bir görev üstlenen reseptörün, New York Times'ın ifadesiyle "bilinmeyen nedenlerle iki büyük mutasyon geçirerek" iki versiyona ayrıldığı, birisinin aldosterona ötekisi ise cortisol adlı bir başka hormona uygun hale geldiği sonucuna varılmış. Şunu hemen belirtmekte yarar var: Ortada "gösterilmiş" bir süreç yok. Araştırmayı yapan bilim adamları, "bilinmeyen nedenlerle geçirilen iki büyük mutasyonu" varsayıyorlar. Bu mutasyonların nasıl olduğu, organizma üzerinde başka ne gibi etkiler oluşturacağı, bu etkilerin zararlı olup-olmayacağı belli değil. Dahası, araştırmacılar, aslında aldosteron hormonun reseptörünün aldesterondan daha önce var olduğunu sonucuna varırken de, evrim teorisinin bir varsayımı olan moleküler saat yöntemini kullanmışlar. Yani ispatlamak istedikleri varsayımı (kompleks moleküler sistemlerin evrimleşebileceği tezini) savunmak için, bir başka varsayıma dayanmışlar. Behe: Önemsiz Hürriyet gazetesi muhabiri ne yazık ki konuyla ilgili sadece Darwinist yorumları aktarmış. Oysa New York Times'da daha objektif bir tutum var ve Akıllı Tasarım teorisyeni Michael J. Behe'nin yorumu da aktarılıyor:
Dr. Behe sonuçları "önemsiz" diye yorumladı. Reseptörlerin ara geçiş aşamasındaki mutasyonlarla organizmaya zararlı olup olmayacaklarını merak ettiğini belirtti. Ve iki parçalı hormon-reseptör çiftinin indirgenemez kompleks sayılabilmek için çok basit olduğunu, bir sistemin onun indirgenemez kompleks tanımına uyması için en az üç parçaya sahip olması ve özel bir fonksiyon yürütmesi gerektiğini belirtti. Dr. Thorn'un gösterdiği, Dr. Behe'ye göre, evrimsel süreçlerin meydana getirebileceği küçük dalgalı değişimler kategorisine giriyor. Behe "eğer bu çalışıyor olsa bile, ki öyle olduğunu göstermiş değiller, bununla bir sorunum olmazdı" diyor, "bu çalışma pek bir şey göstermiyor."
Behe haklı. Akıllı Tasarım teorisi, bakteri kamçısı gibi 40 kadar karmaşık proteinden oluşan biyokimyasal makinaların kökeni üzerinde duruyor. İki parçalı bir hormon-reseptör sistemiyle ilgili bir tezin, "Akıllı Tasarım'da köklü bir hata bulunduğunu" göstermesi imkansız. Aslında bu bulgunun gösterdiği en önemli şey, Darwinistik evrim teorisinin moleküler düzeyde ne kadar zor durumda olduğu. Yaşamı mümkün kılan kompleks biyokimyasal sistemlerin, 30-40 parçalı "moleküler makinaların" kökenine dair bugüne kadar hiç bir Darwinistik açıklama getirilmediği için, iki parçalı basit bir sistemin kökeni hakkındaki bir öngörü, manşetlere taşınıyor. Hatta bazıları bunu "evrim teorisinin ispatı" sayacak kadar heyecanlanıyor. Baştan Verilmiş Bir Karar Tüm bu heyecanın ve ateşli çıkışların temelinde ise, meseleye bilimsel bir objektiflikle değil, bağnaz bir inanmışlıkla bakılması var. Araştırmayı yürüten Joseph W. Thornton'un New York Times'ın haberinde yer alan şu cümleleri bu açıdan dikkat çekici: "
Bu sistemin moleküler düzeyde nasıl evrildiğini anlamak istedik. Bu sistemin evrilip evrilmediği konusunda bilimsel bir tartışma yok. Bilim adamları için soru, nasıl evrildiği. Ve çalışmamız da bunu gösterdi.
Thornton'un iddiası gerçeği yansıtmıyor, çünkü bilim adamları arasında gerçekten Darwinist bir evrim yaşanmış olup olmadığı konusunda bir "tartışma" var. Bu evrim senaryosuna kuşkuyla yaklaştıklarını açıklayan 500'ün üzerinde bilim adamının deklerasyonu ortada. Ama yine de Thorn'un sözü önemli, çünkü Darwinizm'in temel önkabulunu ifade ediyor: Darwinist bilim adamları, canlıların rastlantısal bir evrim sürecinin ürünü olduğuna ilk baştan inanıyor, sonra da buna uygun kanıt arama işine girişiyorlar. "Bir kısım medya mensupları" ise, aynı inanca körü körüne sahip oldukları için, Darwinizm'in lehinde gibi gördükleri her gelişmeyi abartarak afişe ediyorlar. Bugünkü Hürriyet'teki "Evrim teorisi moleküler düzeyde ispatlandı" başlığının hikayesi, işte bu...
All for Joomla All for Webmasters