Düz Dünyadan Dönüş Yok
[29 Nisan 2006 tarihli Referans gazetesinde yayınlandı]
New York Times gazetesinin ünlü köşe yazarı Thomas'ın Friedman'ın "Dünya Düz" (The World is Flat) adlı kitabını bir köşeye not edin. Mümkünse okuyun veya özetlerine göz atın. Çünkü 21. yüzyılda dünyanın nasıl bir yer olacağına ve bunun bizleri nasıl etkileyeceğine dair isabetli bir sezgiye sahip olmak için, Friedman'ın sözünü ettiği olguyu anlamak, dünyanın giderek "düzleştiğini" kavramak şart.
Friedman'a göre dünyanın düzleşmesi, farklı kültürlerin birbirine bağlanmasını ifade ediyor. Dünyanın "düz" olmadığı çağların - yani 90'lı yıllar öncesindeki tüm tarihin - özelliği, dünyadaki farklı kültürlerin coğrafi engeller ve siyasi sınırlarla birbirlerinden büyük ölçüde izole edilmiş olmaları. Denizler, okyanuslar, vadiler, dağlar veya dikenli tellerle ayrılan toplumların her biri kendine ait bir kültür ve yaşam biçimi geliştiriyor.
Ama 20. yüzyılın sonlarında gelen bir devrim, tüm bu coğrafi engelleri bir anda kaldıyor. Devrimin adı, kişisel bilgisayar. Internetle birbirine bağlanan bilgisayarlar, yüzmilyonlarca insanın birbirine anında ulaşmasını sağlıyor. Hindistan'ın dağında yaşayan bir genç, sabah uyandığında New York'ta yayınlanan gazeteyi okuyabiliyor veya üye olduğu internet grubundaki Slav, Arap, Çinli ve Latin arkadaşlarıyla yazışıp-tartışabiliyor.
Kuşkusuz insanlığın büyük bir bölümü bu teknolojik devrimin henüz içinde değil. Ama "bilgisayarlılaştırılanların" sayısı ve oranı giderek artıyor. "Düzleşme" yayılıyor.
Zihinsel Sınırlar Kalkıyor
Bunun en büyük sonucu, insanlar arasındaki zihinsel sınırların giderek kalkıyor olması. Düz dünyaya adım atan insanlar, kendilerini yetiştirmiş olan toplumların sunduğu kültür ve değerlerden daha farklı bir evrenle karşılaşıyorlar. Internet üzerinde tüm felsefeler, ideolojiler, inançlar, inançsızlıklar serbestçe dolaşıyor. Hindistan'ın dağındaki genç, internet olmasa hayat boyu haberdar bile olmayacağı bir fikre, bir "tıklama" ile ulaşıyor.
Bu açılımın kapalı toplumları ve kapalı rejimleri çözülmeye zorlayacağına kuşku yok. "Düz dünya"nın insanları "biz bize benzeriz" söylemlerine inanacak, "kendilerine rağmen, kendileri için" yönetilecek pasif kitleler oluşturmuyor çünkü. Hepsi aktif ve düşünen birer "birey".
Dünyanın düzleşme süreci, geleneksel kültürler içinse hem bir tehdit, hem de - eğer değerlendirebilirlerse - bir fırsat. Tehdit, çünkü artık geleneksel kültürleri geleneksel yöntemlerle korumak zorlaşıyor. Çocuğunuza sadece bir dizi "doğru" öğretmeniz yetmiyor; iki gün sonra internete girecek ve o doğruların sorgulandığı kaynaklarla karşılaşacak çünkü. Sonra da belki başka doğrulara inanacak veya "kültürel relativizm"de karar kılıp "doğru yoktur, farklı zanlar vardır" diyecek. "Dur şuna bir de ben bakayım" dediğinizde belki de sizin de kafanız karışacak. "Tehdit", burada...
Fırsat ise, düz dünyanın getirdiği yayılma özgürlüğünde. Eskiden coğrafi engeller ve sınırlar yüzünden belirli bir alana sıkışan kültürler ve fikirler, artık dünyanın her noktasına kolayca ulaşabiliyor. Friedman buna "lokal olanın globalleşmesi" diyor. Lokal olanı globalleştirmek için artık Ertuğrul gemisini Japonya'ya göndermeniz gerekmiyor; klavyeyi iyi kullanabilmeniz yeterli.
Google'da Serbest Rekabet
Denebilir ki, tehditlerin ve fırsatların aynı anda bir arada bulunduğu bu "düz dünya", düşünceler kültürler, ve hatta dinler arasında bir "serbest rekabet" alanı. Bu rekabet alanında işlerin nasıl gittiğini görmek için, çok basit bir "araştırma" yaptım. Google, biliyorsunuz, internetin en güçlü ve en popüler arama motoru. Google'ın bir de dünyadaki internet sitelerini içeriklerine göre kataloglayan "Directory"si var. Buraya girdim ve "religion" (din) bölümüne göz attım. Gördüm ki Hıristiyanlıkla ilgili internet sitelerinin sayısı 93 bin 285. Yahudilik'le ilgili 2834 site var. İslam'la ilgili site sayısı ise sadece 2477. (Dünyadaki Yahudi nüfusunun Müslüman nüfusunun yüzde 1 veya 2'si kadar olduğunu unutmayın.) Bu, İslam dünyası adına bir çarpıcı geri kalmışlık tablosu.
Kuşkusuz mesele site üretmekten ibaret değil. Önemli olan, modern dünyayı anlayan, doğrularını ve yanlışlarını kavrayan, dinin özü ile onun etrafında inşa edilmiş insani yapıları birbirinden ayrıştırabilen ve sonra da çağın gerek duyduğu yeni yapıları üretebilen bir perspektif geliştirmek.
Müslümanlar "düz dünya"da bunu başarabilecekler mi? Başarmaları için ne yapmaları gerek? "Düz dünya" Türkiye için ne ifade ediyor? Bu soruları sonraki yazılara bırakıyorum. Ama şimdilik şunu bir kenara yazın: Düz dünya giderek yayılıyor ve bundan geriye dönüş yok.
Gelecek vizyonunu bunu görerek inşa etmek gerekiyor.