Darwinizm aşılmış bir teoridir ve insanın maymundan türediğini söyler. Ben insanın oluşumu konusundaki bilimsel tezlerin bazılarını aktarmaktan başka bir şey yapmadım, bu tezler insanın maymunla akraba olduğunu söyler.Bu cümlelerden "eskiden Darwinizm diye bir teori vardı, insanın maymundan türediğini söylüyordu, şimdilerde ise başka bilimsel tezler var ve bunlar insanın maymunla akraba olduğunu söylüyordu" gibi bir sonuç çıkıyor. Oysa Darwinizm - Akıllı Tasarım'ın meydan okuması sayılmazsa - "aşılmış" değil. 1930'ların sonunda bir adaptasyona uğradı ve neo-Darwinizm adını aldı, ama sonuçta hala evrim teorisi denince (ki Kılıçbay "bilimsel tezler"le bunu kast ediyor) çoğunlukla kast edilen Darwinizm. (Artık başına "neo" sıfatını koymasanız da, Darwinizm denince neo-Darwinizm anlaşılıyor.) Kılıçbay'ın "maymundan türeme/maymunla akraba olma" ayrımı ise pek yerli yerinde değil. Hem klasik Darwinizm hem de neo-Darwinizm, insanın günümüzde yaşayan maymunlardan değil, ama geçmişte yaşamış bazı maymun türlerinden evrildiğini savunur. Yani, her ikisine göre de yaşayan bazı maymunlar (örneğin şempanzeler) akrabamız, geçmiştekiler ise atamız. Kılıçbay'ın bu konuda getirmeye çalıştığı ayrım kriteri, pek isabetli değil. Her neyse... Aslında tüm bunlar çok da önemli olmayan detaylar. Beni asıl Kılıçbay'ın meselenin özüne, özellikle de Akıllı Tasarım'a dair ne söylediği ilgilendiriyor. Ona bakalım. Kılıçbay'a Göre Akıllı Tasarım Ben Kılıçbay'ın maymun zekasını bu canlılar ile "akrabalığımızın kanıtlarından biri" olarak gösteren yorumu üzerine, balarıları, kunduzlar, termitler ve hatta amipler gibi canlıların da zeka örnekleri sergilediğini belirtmiştim. Kılıçbay buradaki arı örneğine ilgi göstermiş ve şöyle demiş:
Mustafa Akyol farkında değil ama balarıları matematikçi, mühendis ve iktisatçı oluyor. Bundan beteri, balarıları peteklerin şeklini, malzemesini, optimalitesini "tasarımlamış," yani önceden belirlemiştir.Oysa ben arıların "matematikçi, mühendis ve iktisatçı" olduklarını değil, ama yaptıkları peteklerin kompleks bir bilgi ve bu bilgiyi kullanacak bir zeka gerektirdiğini belirttim. Bu ise bir iddia değil, genel bilgi. Arıların bu işi içgüdü sayesinde başardıkları kabul ediliyor, ama içgüdü maymunların veya başka türlerin de davranışlarını açıklamak için kullanılıyor. Hiç bir canlı türünde insandaki gibi yaratıcı bir zeka olmadığı ise, bazı koyu Darwinistler dışında, pek çok uzman tarafından kabul ediliyor. (Örneğin bkz. Clive D. L. Wynne, "Do Animals Think?" ) Ancak sanırım Kılıçbay'ın arılar meselesindeki vurgusu başka bir noktada. O, eğer yanlış anlamıyor isem, arıların petek "tasarımlaması" ile, Akıllı Tasarım teorisi arasında ilişki olduğunu düşünmüş. Yani galiba, benim arıların peteklerini teoriye kanıt gibi gösterdiğim sonucuna varmış. Oysa, ilgisi yok. Akıllı Tasarım teorisi, canlıların davranışlarını tarif edip tanımlayan bir teori değil. Nasıl ortaya çıktıklarını, yani kökenlerini yorumlayan bir teori. Kılıçbay'ın Akıllı Tasarım'a yönelik tek somut itirazı ise şu cümlelerinde:
İşte "akıllı tasarım" teorisi de böylesine geçersiz, mesnetsiz, tutarsız, akıl ve gerçek dışı kabullere dayalıdır ve son derece dayanıksızdır. Çünkü tek bir soruyla yıkılır: "Kim tasarladı?" Eğer "Tanrı" diye cevap verilirse bilim alanından çıkılır ve ilahiyat alanına geri dönülür.Anlaşılan Sayın Kılıçbay eleştirdiği teori hakkında fazla bilgi sahibi değil. Çünkü Akıllı Tasarım teorisinin "Kim tasarladı?" sorusuna verdiği bir cevap yok. Teori sadece bir Tasarımcı'nın var olduğunu savunuyor, ama onun kimliği hakkında bir yorum getirmiyor. Çünkü bu, bilimsel kanıtlara bakılarak yapılabilecek bir şey değil. Peki ilahiyatın Akıllı Tasarım teorisinin bu sonucunu yorumlaması ve "Kim tasarladı?" sorusuna "Tanrı" diye cevap vermesi mümkün mü? Elbette mümkün. Ama bu Akıllı Tasarım teorisini ne bilimsel olmaktan çıkarıyor ne de, Kılıçbay'ın sandığı gibi, "yıkıyor." Gözüken o ki, Sayın Kılıçbay'ın yapmaya çalıştığı, Akıllı Tasarım teorisi çevresindeki tartışmayı, henüz başlamadan kapatmak. Zaten konu hakkında yazdığı son paragrafta da bu mesajı vermiş:
Öyleyse dinsel bir inancı bilimsel olarak kanıtlamaya kalkışmak, bilimin her an yanlışlanmayla karşı karşıya kalma özelliğine maruz kalmak demektir. Bu durumda inananlara şunu öneriyorum: İnançlarınızı bilime sınatmayınız, bilim her zaman bir Çapanoğlu çıkartabilir.Aslında Akıllı Tasarım teorisinin yaptığı, "dinsel bir inancı bilimsel olarak kanıtlamaya kalkışmak" değil. Dinlerin içerdiği pek çok unsur - örneğin ahiretin veya meleklerin varlığı - bilimsel olarak hiç bir şekilde sınanamayacak, sadece imana dayalı konular. Ancak İlahi dinlerin en temel inancı olan "teizm"in - yani Allah'ın var olduğu ve evreni ve yaşamı yarattığı görüşünün - bilimle sınanabilecek bazı öngörüleri var. Akıllı Tasarım teorisi ise, bu öngörülerden birini - yani yaşamın rastlantısal ve kendiliğinden olmadığını - doğruluyor. Ve bunu bilimsel kanıtlara dayanarak yapıyor. Dolayısıyla; Sayın Kılıçbay'a, "inançlarınızı bilime sınatmayınız, bilim her zaman bir Çapanoğlu çıkartabilir" şeklindeki iyiniyetli tavsiyesi için teşekkür ediyorum, ama bilimin teizmin tarafından desteklendiğini gördüğüm için de böyle bir sınamadan hiç ama hiç çekinmiyorum... Hatta, ısrarla ve açıkça, karşı görüşteki herkese sesleniyorum: Gelin, tartışalım. Ancak bu çağrının yanında ben de iyiniyetli bir tavsiyede bulunayım, Sayın Kılıçbay'a ve kendisini gibi düşünen herkese: Eğer materyalizme inanıyorsanız, bunu bilime sınatmayınız, bilim her zaman bir Çapanoğlu çıkartabilir. Zaten çoktan çıkardı bile. Adına da "Akıllı Tasarım" deniyor.