BBC'de Türkiye İzlenimleri
[19 Kasım 2004 tarihli Referans gazetesinde yayınlandı]
"Her Türk asker doğar" diye bir laf vardır ya, işte o da aynı militarist kültürün ifadesi. Oysa, elbette askerlik de lazım, ama, bu devirdeki Türk bebekleri daha çok mühendis, düşünür veya sanatçı olarak doğsalar daha iyi olacak. Ellerine tutuşturduğumuz oyuncaklar ise ilerde kolayca sahicisine dönüşebilecek plastik silahlar olmamalı.
-----------------
AB sürecindeki en önemli kilometre taşlarından biri olan 17 Aralık yaklaştıkça, Türkiye üzerindeki uluslararası büyüteç daha bir büyüyor. Gün geçmiyor ki Batı medyasında Türkiye hakkında bir haber, yorum ve izlenim çıkmasın.
Geçen gün, kendisine "İslam reformisti" rolü biçmiş olan Kanadalı Müslüman gazeteci İrşad Manji, New York Times'daki yazısında Türkiye'ye yer ayırdı ve bu ülkenin aslında oldukça "Batılı" olduğunu anlattı. İslam hakkında oldukça aykırı görüşler öne süren, üstüne üstlük bir de açıkça savunduğu lezbiyenliği nedeniyle Müslüman kitlelerde antipati toplayan Manji'nin yorumu global düzeyde ne kadar yararlı, tartışılır. Ama AB açısından pek de fena değildi.
AB'ye Ne Vereceğiz?
İngiliz gazeteci Jonny Dymond'ın BBC'nin internet sitesinde yayınlanan yazı dizisi de bir diğer ilginç Türkiye gözlemi. Şu günlerde Anadolu'yu turlayan Dymond, kayda değer tespit ve yorumlar sunuyor.
Örneğin "İslam'ın Kalesi" olduğunu duyduğu Konya'ya biraz çekinerek gitmiş. Ancak oldukça temiz ve düzenli yapısı, sokaklarını dolduran genç üniversitelileri sayesinde, kent hakkında izlenimi farklı olmuş. Ona en ilginç gelen nokta ise, Konya'daki bisiklet yolları. "Bisiklet yolları!" diye şaşırıyor, "... Türkiye'de ha?"
Dyson'ı şaşırtan bir diğer olgu da "Türklerin zaman algısı." Şöyle yazıyor:
"Sabah erken saatte gelmesi gereken bir paket büyük olasılıkla öğleden sonra gelir. Hiç bir iş çok acil değildir, çünkü hepsi önce bir bardak çay ve alakasız konular üzerine sohbetle başlar. Aslında burada çay içmek başlı başına işin kendisi gibidir. Türkiye'ye alışık olmayan bir Batılı, işlerin nasıl olup da işlediğine şaşırır."
Dyson gezisinin Gaziantep etabında ise, şehirdeki gecekonduların fakirliğinden söz ediyor ve "buradaki eğitimsiz çocukların Avrupa'da ne yapabileceklerini kestiremiyorum" diyor. Pek de haksız bir yorum sayılmaz... Öte yandan bir Gaziantepli'ye "Türkiye Avrupa'ya ne getirecek" diye soran Dyson, "zeyin, şam fıstığı, halı ve tekstil" cevabını almış. Dyson bunun üzerine ekliyor; "Brüksel daha ne isteyebilir ki?"
Bu hafif alaycı yorumu dikkate almamız, AB'ye girdiğimizde oraya gerçekten ne katacağımızı iyi bir şekilde anlatmamız gerekiyor.
Oyuncak Silahlar, Gerçek Silahlar
Dyson Diyarbakır'da ise en çok çocukların elinden düşmeyen oyuncak tabanca ve tüfeklere şaşmış. Bize oldukça sıradan gelse de, aslında, evet, düşününce insan fark ediyor ki, biraz fazla militer bir kültürün yansımaları bunlar.
"Her Türk asker doğar" diye bir laf vardır ya, işte o da aynı kültürün ifadesi. Oysa, elbette askerlik de lazım, ama, bu devirdeki Türk bebekleri daha çok mühendis, düşünür veya sanatçı olarak doğsalar daha iyi olacak. Ellerine tutuşturduğumuz oyuncaklar ise ilerde kolayca sahicisine dönüşebilecek plastik silahlar olmamalı.
Öte yandan Dyson'ın Türkiye'deki din özgürlüğü konusunda "yerel bir gazeteci"den aktardığı yorum da dikkat çekici:
"Londra'da camiler var ve kimse bunlara bir şey demiyor. Burada ise kiliselerin tepesine minareler dikiyor, ondan sonra da dinler arası toleranstan söz ediyorlar."
Aslında söz konusu "yerel gazeteci"nin eleştirisi abartılı. Türkiye'nin dört bir yanında kiliseler var ve Ayasofya gibi istisnai ve sembolik bir örnek sayılmazsa, bunlara "minare eklenmesi" söz konusu değil. Ancak yine de eleştirinin içindeki haklılık payını görmek ve din özgürlüğü konusunda bugüne kadar - hem gayr-ı Müslim azınlıklar hem de "Müslim" çoğunluk açısından - süregiden kısıtlamaları tümüyle kaldırmak gerekiyor. Bu konuda AB süreci çerçevesinde AKP öncülüğünde yapılan yasal düzenlemeler, zihniyete de yansımalı ve Türkiye'de artık hiç kimse ibadet ettiği, inancını yaydığı (veya "kamusal alanda" koruduğu) için "misyoner" veya "mürteci" diye hedef gösterilmemeli.