Davutoğlu: ‘Evet Çok Tehlikeliyim’
[1 Aralık 2010 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
WASHINGTON — Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Amerikan başkentine yaptığı gezi, Wikileaks skandalının patlak verdiği zamana denk geldi. Durum böyle olunca da hem resmi temaslara hem de medyaya açık toplantılara Wikileaks izi düştü.
İlk yorumlar Hillary Clinton’dan geldi. Davutoğlu ile pazartesi sabahı uzun bir görüşme yapan Amerikan Dışişleri Bakanı, öncelikle Türkiye’yi de ilgilendiren skandal için “özür” beyan etmiş. Dahası, “tek bir diplomatın yaptığı bir yorum bizim hükümetimizin resmi görüşünü yansıtamaz” demiş. Bunu “bizim büyük elçiler ileri-geri bir şeyler yazmış olabilirler, siz ne olur kusurlarına bakmayın” diye okumak da mümkün.
Davutoğlu ise gazetecilere yaptığı açıklamada “Amerikalı diplomatların 2003-2004 yıllarındaki bazı değerlendirmelerinin bugünü yansıtmıyor olabileceğini” hatırlattı ki, bunu da “Bush yönetimi ile yaşadığımız bazı gerginlikler bugün devam etmiyor” diye okumak mümkün. Zaten Wikileaks dokümanlarına bakıldığında da AK Parti hükümeti hakkındaki en olumsuz değerlendirmelerin Irak işgalinin en kanlı günlerinde ve “neo-con” kimliğiyle tanınan Büyükelçi Eric Edelman’ın elinden çıktığı görülüyor.
Davutoğlu, “söz konusu belgeler, ne ABD ile ne de üçüncü ülkelerle ilişkilerimizi zedelemez” vurgusu da yaptı. Bunu da kapalı kapılar ardında Amerikalılara söyledikleri tatsız şeyler ifşa olan şahsiyetlere, örneğin Azeri lider İlham Aliyev’e, yorabilirsiniz.
Dışişleri bakanı, önce Brookings Enstitüsü sonra da Georgetown Üniversitesi’nde yaptığı konuşmalarda ise Türkiye’nin dış politika vizyonunu anlattı. Her iki konuşmadaki ana vurgu, “tek bir sansasyonel olaya bakarak bizim politikamızı anlamaya çalışmayın, tek bir resme değil süreçlere bakın” mesajıydı. Türkiye’nin neden bölgesinde barış ve istikrar görmek istediğini anlattı önce. İran’ın nükleer meselesine bu yüzden el attığını, BM’deki “hayır” oyunu da Tahran’la olan diyaloğunu kesmemek için verdiğini izah etti.
Washington’ın hassas noktası olan İsrail konusunda ise AK Parti hükümetinin iktidarda olduğu ilk 6 yıl boyunca Yahudi Devleti’yle iyi ilişkiler yürüttüğünü hatırlattı. “İsrail karşıtı olsaydık İsrail’le Suriye arasında arabuluculuk yapmazdık” dedi. İlişkilerin düzelmesi için Mavi Marmara’daki cinayetler sebebiyle Tel Aviv’den “özür ve tazminat” beklediklerini de tekrarladı.
“Ahmet Hoca” tüm bu konuları bir akademisyen diliyle, tarihsel analizler yaparak ve “dış politika ilkeleri”ne yaslanarak yapıyor ki, bu önemli bir saygınlık ve ikna edicilik sağlıyor kendisine. Amerikalı bir gazetecinin, “Wikileaks belgelerinde sizin çok tehlikeli biri olduğunuz yorumu geçiyor, ne diyeceksiniz” sorusuna verdiği cevap ise, Davutoğlu’nun “siyasetçi” reflekslerinin de oturduğunun işareti gibi:
“Evet, çok tehlikeliyim, ama sadece Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’da barış ve istikrar görmek istemeyenler için!”
Wikileaks’de ne yok?
Bu arada, Wikileaks skandalı üzerine benden bir not: Şu günlerde herkes dışarı sızan bu gizli Amerikan belgelerinde nelerin olduğunu tartışıyor. Ama nelerin olmadığı da bir o kadar kayda değer.
Bence var olmayan en önemli şey, Türkiye’deki komplo teorisyenlerinin varlığına iman ettikleri efsaneler. Hiçbir belgede, “Ne iyi oldu, Türkiye’de ılımlı İslam iktidarı kurdurduk” yahut “Düğmeye basalım da bizim çocuklar darbe yapsın” gibi yorumlar yok. Yazılan her şey, Amerikalıların Türkiye’yi yakından izlediklerini ve analiz ettiklerini gösteriyor; “piyonlar” ve “maşalar” aracılığıyla yönettiklerini değil.