Depremler Allah'tan Mı, Tabiattan Mı?
[13 Mayıs 2009 tarihli Star gazetesinde yayınlandı]
Geçen Perşembe günkü Milliyet gazetesinde “Diyanet Depremi Böyle Anlatırsa” başlıklı ilginç bir haber vardı. Buna göre Muğla'da düzenlenen bir seminerde konuşan Diyanet İşleri Başkanlığı görevlisi Doç. Dr. İsmail Karagöz “depremin Allah'ın insanların sabrını sınadığı bir imtihan olduğunu” söylemişti. “Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara ise depremin Allah'ın bir imtihanı olmadığını, yeryüzü hareketi olduğunu kaydetti” diye devam ediyordu haber.
Yani depremin “Allah'ın imtihanı” olduğu görüşü ile bir “yeryüzü hareketi” olduğu görüşü çelişmiş, ya da en azından Milliyet muhabiri bunu böyle anlamıştı. Gazetenin ilgili editörünün de meseleyi öyle anladığı ve “bilimsel” olan görüşü kayırıp ötekine tepki gösterdiği ise haberin başlığından belliydi.
Peki ama bu iki görüş gerçekten de çelişkili midir?
Bu sorunun cevabı, sahip olduğunuz Allah tasavvuruna göre değişir.
Eğer Allah'ın tabiatla olan ilişkisinin ancak “tabiatüstü” olaylarla gerçekleştiğini düşünüyorsanız, o zaman gerçekten de “Allah'ın imtihanı” ile “yeryüzü hareketi” birbirine uymaz.
Ancak eğer Allah'ın tabiatla olan ilişkisinin doğrudan “tabiat kanunları” dediğimiz yasalar ile gerçekleştiğini düşünüyorsanız, o zaman ortada bir çelişki yoktur. Ortada sadece “bilim dili” ile “din dili” arasındaki fark vardır.
Konuyu daha iyi açıklamak için, Kur'an-ı Kerim'deki bir ayete başvuralım. Nur Suresi'nde 23. ayete. Burada insanoğlu tabiat üzerine düşünmeye davet edilir ve şöyle denir: “Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır.”
Dikkat ederseniz burada anlatılan olay sık sık gördüğümüz “normal” bir doğa olayıdır: Bulutların birikip yağmur verecek yoğunluğa ulaşması. Ayette bunu Allah'ın yaptığı da özellikle vurgulanmaktadır. Buna karşın eğer biz bilimsel bilgiye başvurursak, bulutların hareketlerinin yerçekimiyle, rüzgarla ve çeşitli meteorolojik faktörlerle açıklandığını görürüz.
Bu durumda, eğer siz Allah'ın bulutları hareket ettirdiği yönündeki ayeti, “gökten ilahi bir elin inip bulutları mucize ile düzenlemesi” diye algılamış iseniz, ortada bir çelişki görürsünüz.
Bu algı nedeniyle tarih boyunca bazı dindarlar bilime ve bilimsel açıklamalara karşı çıkmıştır. Bazı ateistler de “bilim, dini efsaneleri çürüttü” diye zannedip heyecana kapılmıştır.
Oysa Kur'an “Allah bulutları sürüklüyor” derken, doğa kanunları çerçevesinde gelişen bir olayın aslında Allah'ın iradesi altında olduğunu anlatmaktadır bize.
Yani “doğal” olan ile “ilahi” olan arasında bir çelişki yoktur. İkisi zaten aynı şeydir!
Eğer meseleye böyle bakarsak, tabiat olaylarının bilimsel analizleri ile ahlaki/felsefi yorumlarını birlikte anlamamız mümkün. Böyle yaparsak, “deprem dede”den ve diğer bilim adamlarından yer sarsıntılarının sebeplerini ve bu konuda alınması gereken tedbirleri öğrenir, dindar düşünürlerden de bu gibi felaketlerden çıkarılabilecek ahlaki dersleri dinleyebiliriz.
İşin özü, şöyle de özetlenebilir: Din ile bilim arasında çatışma yoktur, eğer her ikisi de doğru anlaşılırsa...