Washington, Demokrasinin Arkasında
[10 Haziran 2006 tarihli Referans gazetesinde yayınlandı]
WASHINGTON, D.C. - "Türkiye'deki demokratik sürecin aleyhindeki bir girişimi asla desteklemeyiz, desteğimiz sadece demokrasiye". Bu cümle, ABD Dışişleri Bakanlığı'ndaki üst düzey bir yetkiliye ait. Bunu, "Türkiye'deki bazı çevreler AK Parti Hükümeti'ne karşı demokrasi dışı bir muhalefet yöntemi için Washington'dan yeşil ışık umuyor, ne diyorsunuz" şeklindeki sorum üzerine söylüyor. Ve devam ediyor:
"Bizim için Türkiye demokratik bir ülkedir ve onu her zaman öyle görmek isteriz. İktidardaki parti ile şu veya bu konuda anlaşamayabiliriz, ama bu, iktidardaki partiye karşı demokrasi dışı bir girişimi destekleyeceğimiz anlamına gelmez."
Aynı yetkili İtalya ve İspanya örnekleriyle sözüne devam ediyor:
"Geçtiğimiz aylarda İtalya'da seçimle hükümet değişti; Berlusconi yerine Prodi iktidara geldi ve İtalya'nın Irak'tan asker çekmesine karar verdi. Aynı şey daha önce de İspanya'da yaşanmış, seçimle gelen iktidar Irak'tan asker çekmişti. Her iki ülkede de seçimle gelen iktidarların aldığı bu kararlar bizim için sevimsiz kararlardı. Peki ne yaptık? italya'da veya İspanya'da askeri darbe mi organize ettik? Tabii ki hayır. Seçimle işbaşına gelen hükümetlerin kararına, bunu beğenmediğimizi ifade etsek de, saygı gösterdik."
Aynı diplomat, Türkiye'deki Kemalist kesimin, AKP ve genel olarak olarak İslami kesim hakkındaki endişelerini bazen abartılı bulduğunu da ekliyor. Ortadoğu ve Pakistan'da uzun zaman geçirdiğini belirterek şöyle diyor: "Radikal İslam'ın ne olduğunu iyi biliyorum ve birisi bana 'Türkiye'de radikal İslamcılar iktidarda' deyince bunu komik buluyorum."
Aynı diplomatın ciddi bulduğu nokta ise, Türkiye'deki laik ve muhafazakar kesimler arasında bir uzlaşı gerektiği görüşü. Bu uzlaşı için de her iki kesimin de birbirini dinleyip anlamaya çalışması gerektiğini söylüyor.
Dikkat ederseniz bunları söyleyen bir diplomat. Yani Amerikan devletinin resmi dış politika tutumuna ışık tutabilecek bir isim. Peki Washington'da herkes böyle mi düşünüyor? Hayır. AKP'ye diş bileyenler, "birileri darbe yapsın da şunları indirsin" diye iç geçirenler var mı? Evet. Peki bu diş bileyip iç geçirenler "karar verici" durumundalar mı? Hayır.
İşte püf nokta bu... Türkiye'de çoğu insan bu gerçeği anlamıyor ve Washignton'da gelen her sesi, yönetimin politikasının bir yansıması sanıyor. Bir Amerikan gazetesindeki bir köşeyazısında veya bir düşünce kuruluşundaki bir toplantıda ifade edilen sivri görüşleri, Beyaz Saray sözcüsünün ağzından çıkmış gibi okuyor. Oysa tek bir Ankara olmadığı gibi tek bir Washington da yok. Dahası "Bush yönetimine yakın gazete", "Beyaz Saray çizgisindeki düşünce kuruluşu" gibi kaynakların arasında da her konuda fikir birliği yok ve, en önemlisi, bunlarda uçuşan bazı radikal fikirler çoğu zaman resmi politikayı yansıtmıyor.
Bu gerçeğin bir örneğini şu günlerde İran politikasında görüyoruz. "Bush yönetimine yakın gazete ve düşünce kuruluşlarında" uzunca bir zamandır İran'a karşı amansız bir "tam saha press" ve hatta askeri müdahale savunuluyordu. Ama bu hafta Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Bush'un da desteğiyle, İran'a gayet ılımlı bir öneri sundu: Nükleer silah için kulanılmadığını kontrol edecek bir mekanizma kurulması şartıyla, İran'a kendi topraklarında uranyum zenginleştirme imkanı teklif etti. Şahinlerden bazı homurtular yükseliyor, ama resmi politika bu.
Oldukça sıradışı bir Amerikalı gazeteci (Yahudi kökenli ama şimdi Müslüman) olan dostum, İran politikasını şöyle yorumluyor: "Washington'da yetki sahibi olmayan adamlar genellikle atıp-tutar, sert politikalar ve radikal siyasetler savunur. Ama yetki sahibi olanlar her zaman daha temkinlidir. Sen atıp-tutanlara değil, koltukta oturanlara bak."
Sanırım bu tavsiyeye Türkiye'deki diplomasi medyasının tümünün kulak vermesinde yarar var...