Türkçe Yazılar

Fransa'nın Sefaleti

Paris'in ilk başta bir Kilise olarak inşa edilmesine karşın sonradan 'ulusal anıt mezara' çevrilen ünlü 'Pantheon'uBir kaç hafta önce Abant Platformu toplantısı için bir kaç günlüğüne Paris'e gittim. Gördüklerim, Fransa hakkında önceden edindiğim izlenimleri doğruladı. İleri derecede sekülerize olmuş ve bu yüzden "yaşama heyecanı"nı yitirmiş, sosyalizmin verdiği tembellik ve "devlet versin" rehavetiyle pasifize olmuş, korkunç bir kendini beğenmişlikle dünyada giderek önemsizleşmenin getirdiği aşağılık kompleksi arasında gidip-gelen sorunlu bir ülke buldum. Kiliselerin boş ve sessiz olduğu, kimilerinin zaten "devrim" yoluyla "Aklın Tapınağı"na veya ulusal liderlerin anıt mezarına dönüştürüldüğü bu ileri derecede "dinsiz" ülkede, ileri deredece "ruhsuzluk" gördüm. Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan iki iyi yazı da (Cevdet Akçalı, "Fransa Denen Meçhul" ve Ali Murat Güven, "Fransız Kibiri ile Baş Etmek Çok Zor") Fransa ve Fransız kültürü hakkında enteresan gerçeklerin altını çiziyor. Tavsiye ediyorum. Fransa'nın son yıllarda Müslüman dünyaya olumlu gelen tek bir yönü oldu: Irak Savaşı'na karşı çıkması. Peki ama acaba Cezayir'de 1 milyondan fazla Müslümanı kitlesel katliamlarla yok etmiş olan Fransızlar, Irak işgaline neden karşı çıktılar? NTV'nin deneyimli ve birikimli Paris muhabiri Belkıs Kılıçkaya, bu soruma ilginç bir cevap verdi. "Laiklik saplantısı yüzünden," dedi Belkıs hanım, "Irak savaşı öncesinde ve savaş boyunca Fransız basını Saddam Hüseyin'in laik rejiminin ne kadar değerli olduğunu ve o yıkılırsa yerine dinci bir rejim geleceğini anlatıp durdu." Ve ekledi: "Bir de tabii Fransız şirketlerinin Saddam rejimiyle bağladığı büyük kontratlar, Baas Irak'ında elde ettiği büyük çıkarlar vardı." Peki Fransızlar'ın o ünlü kendini beğenmişliği, "ya kültürümüzü benimsersiniz, ya da adamdan sayılmazsınız" yaklaşımı nereden geliyor? Bu sorunun cevabını da Abant toplantısının katılımcılarından biri olan Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan'ın "Fransızlar" ve Fransızlardan da "Fransızlar" aşağıdaki satırlarında buluyorum:
"Pagan insan, kendisini dünyanın merkezine yerleştirir; yani yalnızdır: Kendisiyle de, dünyayla da, diğer insanlarla da barışık değildir. O yüzden, esaslı bir ontolojik güvensizlik duygusu yaşar. Bu ontolojik güvensizlik duygusunu aşabilmek için, epistemolojik güvenlik alanlarını (doğaya, insana, araçlara hâkim olma güdüsünü) genişletmekten başka çaresi yoktur... Paris sokaklarında, bir yabancı, bu yüzden öteki muamelesi görür. Fransızca konuşmuyorsanız ya da aksanlı konuşuyorsanız, yandınız demektir. Fransız, size Fransızdır artık: Alınır, kabalaşır ve hatta saldırganlaşır. Böylelikle insana, insanlığa ve dünyaya "Fransızlaşır".
"Örnek"ten ziyade "ibret" alınmaya değer Fransa'nın Türk elitlerine bir asırdır ilham kaynağı olması ne kadar da vahim, değil mi? ARŞİVDEN: Fransa'ya dair önceki Mustafa Akyol yazıları: Fransa'nın Sorunu Devletçilik ve Ulusalcılık (29 Mayıs 2005 Fransa'daki Devrim Üzerine Düşünceler (14 Kasım 2005)
All for Joomla All for Webmasters