Sosyal(ist) Reis-i Cumhur'un Ekonomiye Darbesi
Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in laiklik yorumlarını daha önce bu sitede eleştirmiştim. Bu konudaki otoriter yaklaşımı ve gereksiz alarm sinyalleri ile Türkiye'yi gerilime iten Sayın Cumhurbaşkanı bu kez de sosyal güvenlik reformunu "kökten veto" etti. Bu vetodaki teknik yanlışları görmek için, Taha Akyol'un bugünkü "Çankaya Muhalefeti" başlıklı yazısını mutlaka okumak gerek. Bu yazıda açıklandığı gibi Sezer'in vetosu vahim bilgi hatalarına dayanıyor.
Gülay Göktürk ise, "Sezer'in Sosyal Devleti" başlıklı yazısında "dünyanın en sosyal devleti" olan SSCB'den dem vurarak, Sezer'in inandığı "sosyal devlet" mitini eleştirmiş. Sezer'in vetosunun önümüzdeki onyıllar içinde Türkiye'yi ne kadar büyük bir ekonomik sıkıntıya sokacağına işaret ettikten sonra, "Sırtında yumurta küfesi olmayan, çözümleri engelleme özgürlüğüne sahip ama herhangi bir şeyi çözme sorumluluğu olmayan kişiye bizim sistemimizde cumhurbaşkanı deniyor" demiş. Hiç haksız sayılmaz.
Ben de şunu ekleyeyim: Sayın Sezer'in sosyal devlete olan inancı ile otoriter laikliğe olan sadakati birbiriyle ilgisiz şeyler değil. Daha önceki bir yazımda da işaret ettiğim gibi, insanların her ihtiyacını hesaplayan ve karşılayan, onları koruyup-kollayan ve gözeten Kadir-i Mutlak devlet inancı - ki sosyalizmin ve onun "light" versiyonu olan sosyal devletin temelini oluşturur - sekülerist bir fikirdir. Bu devlet, Allah'ın rahmetinin ve onun dünyevi yansıması olan toplumsal hayırseverliğin yerine ikame edilmek istenen seküler bir araçtır. Sosyalist düzende "zekat", "cemaat dayanışması", "evkaf" gibi dini mekanizmalar değil, devletin "sosyal yardımları" esastır. Dini yardım mekanizmalarına bile - örneğin kurban derilerinin toplanması işine - devlet el koyar.
Dolayısıyla "her Mülkiyelinin biraz komünist olduğu" ülkemizde, sosyal devlet sevdası ile dinin toplumsal yaşamdan kazınması hedefinin hep atbaşı gitmesi, hiç ama hiç tesadüf değildir. Komünizm öldü sanmayın; Ankara'da hala yaşamaktadır.